Page 15 - Diyarbakır Barosu Herkes İçin Adalet Projesi Hukukun Üstünlüğü Seminerleri
P. 15
olmasa bile- yüzlerce kişinin öldürüldüğü isyanlarla Ve başkaldlrllarla karşı karşıya
olduğumuz açlkça görülüyor. En son simgelenen, düğümlenen haliyle bu işin PKK
meselesi ve Apo meselesi olmadığı; Türkiye bu meselenin bir sebep değil sonuç
olduğu gerçeğini kavramadan, Türkiye'de bu meselenin ortaya çlk|ş nedenleri açlk Ve
net tahlil edilmeden, ne kadar büyük güçlerIe üzerine giderseniz gidin, ne kadar çok
insan öldürürseniz öldürün, sorunun bir kez daha artarak tekrar karşımız geldiği
gerçeğini göz a,dı etmeyelim. Bunun ciddi bir mesele olduğunu unutmayalım.
Geçmişte Dersimde olabilir, Ağrl isyanlarında olabilir, binlerce, on binlerce insanln
öldürülmüş olması bu sorunun kısa yollaıla çözülecekmiş gibi algılanışla 2000'li yıllara
gelindiğinde, daha büyük bir sorunun ortaya çüktlğlnl açlkça görüyoruz. Çünkü bütün
tarih boyunca bu mesele, sadece İşin güVenlik boyutu olarak bakıldığı için
çözülmediğini açlkça görüyoruz. Peki ne olmasl gerekir? Öncelikle sorun açlkça ortaya
konmazsa, mesele daha büyük bir şekilde ileride bir miras olarak bir sonraki nesile
taşlmaktan başka bar şey yapmış olmayacağız.
Ne yapılmasl gerekir? Bence bugün bu safhada konulmak gerekir. o da şu: Panelin
başllğlna uygun olarak AVrupa Birliği sürecine ilişkilendirerek konuşmayı
düşünüyorum. Sayın Altan'ın söylediği gibi ben en slkl AVrupa Birliğincilerindenim. Bu
konuda en uİak bir rahtslzllğlm, en ufak bir kompleksim yok. Kaİamda bir komplo teorisi
de söz konusu değil. Çünkü ben AVrupa Birliği meselesini bir medeniyetler manzumesi
olarak algılayanlardan birisiyim. Öyle algılayanlardan birisiyim ki çok ciddi emeklerle
elde edilmiş bu değerlerin yani Kopenhag Ve Maastricht KriterIerinin, Türkiye gibi bir
ülke için şans olduğunu düşünenlerden birisiyim. Çünkü Avrupa Birliği sürecinde,
bildiğİniz gibi bu noktaya, yani Kopenhag Ve Maastricht kriterlerine gelene kadar en
azından feodal burjuvaziye geçişin bedelinin nelere mal olduğunu, ne kadar aydlnln
Avrupa'da engizisyon mahkemesinin işkencesinden geçtiğini bilen insanlar olarak;
elimizde bu hazlr değerleri alma açlslndan kendini şansll sayan insanlar olarak bu
meseleye baklyorum. Çok şükür ki Türkiye gibi ülkeler, bu kadar acl Ve keder üzerine
kufulan bir medeniyet projesine, bu sürecin yoğrulduğu ve bu kadar Çok ağlr bedeller
ödemeden, acl çekmeden Var olan bir değeri elde etme şanslnl Avrupa Birliği ile
beraber elde etme şanslna sahip olacağız. Bu nedenle bu konuda en ufak bir
rahatsızlüğı, kompleksi olmayan bir insan olarak yaklaşmaktayım bu projeye. Bunu
şunun için de söylemek gerekir: açlkçasl Türkiye'de maalesef kendi iç dinamiklerimizde
ciddi boyutlarda, kendini sorgulayabilir çözümler konusunda bir yaklaşlm
göstermiyoruz. Bunu da bir kompleks yapmaya gerek yok. Gerek 1870 yıllarlnda
Tanzimat Fermanı ile birlikte çok partili demokratik rejime geçiş Ve sonraslndaki süreç
bir bütün olarak gözlemlendiğinde, Türkiye'deki demokratik hak Ve özgürlüklerin aldlğı
boyutlar, kapsaml Ve kallcüllğl ne yazlk ki yine kendi iç dinamiklerinizle elde edilmemiş
olduğunu görmekteyiz. Açıkçası iç dinamiklerle dlş dinamiklerin birleşmesi halinde
Türkiye bir tak|m ciddi meselelerini çözme noktaslnda rahat mesafe alan ülkelerden
birisi haline gelmiştir. Budan da kastlm şu: 1999'da Türkiye Helsinki'de AVrupa Birliğine
girme sürecinde aday ülke olmaslndan hemen sonra 2004'de, daha doğrusu Avrupa
Birliğinden müzakere tarihi allncaya kadarki geçirdiği süreye baktlğlnlzda uyum
17