Page 11 - Diyarbakır Barosu Herkes İçin Adalet Projesi Hukukun Üstünlüğü Seminerleri
P. 11

Sezgin  Tanrıkulu:  Gördüğümüz  kadarıy|a  hükümet  çevreleri  sorunu  çözme
       konusunda  bir hazmetme  kapasitesine  sahip  değil.  Bir hazmetme  kapasitesine  sahip
       olmadığı için de bugün için Kürt sorununun  demokrasi  içersinde   çözümü   noktasında
       inandırıcı adımlar  atılamıyor.  Bu nedenle  belki Avrupa Birliği süreci bizi Türkiye'deki
       toplumu  bir bütün olarak,  Kürt sorununu  demokrasi  içersinde  çözme  konusunda  bir
       hazım yeteneğine  ulaştırır.  Belki bu sürecin bize faydası  bu olacaktır  diye
       düşünüyorum. Bu  çerçevede  sözü Hocam  Sn. Prof.  Dr. Mehmet  Altan'a veriyorum.

                                  Mehmet  Altan: Dün hava nasıldı bilmiyorum ama
                                bugün  gayet parlak  güneşli bir hava var. Kaç zamandır
                               gelmiyorum,  unutmuşum,  en son galiba  işkence  ile ilgili
                               gene bu salonda  konuşmaya  geldim.  Fakat  şehri çok
                               derlenmiş,  topar|anmış, daha kent kimliği öne  çıkmış  bir
                               şekilde  buldum.  Bu da beni mutlu  etti. Ben bu Kürt
                               meselesi  ile ilgili, Gencay  Gürsoy  da söy|edi,  babam
                               milletvekili  iken,  bizim oturduğumuz  sitede  tek demir
                               korunakları  olan ev bizimkiydi.  İşte  çok  malum,  "komünist
                               bunlar"  diye herkesin  öcü  gibi gösterdiği  meseleydi,  Ama
                               bizim de korktuğumuz  konu  herhangi  bir Kürt sorunu  ve
       Kürt demekti. Herkes  bizden  öcü gibi korkardı,  bizde etrafın  verdiği dolaylı  sinyallerle
       Kürt  meselesini  telaffuz  etmekten  bütün o  çevreler  gibi  çekinirdik.  Ben ilk defa bu işin
       hangi boyutlara geldiğini  1989'da  Erdal İnönü ile birlikte  özel bir uçakta  altı kişilik bir
      ekiple  buraya geldiğimizde  gördüm.  o zaman bölgeden  büyük  feryatlar  geliyordu.
       Fakat Erdal Bey Cumhuriyet  Halk Partisinin  belki geleneğinden  olacak  valileri, tugay
      komutanlarını  falan ziyaret  etti.  Halbuki  feryat halktan  geliyordu.  yani  bilgi almaya
      geldik,  ama bilgiyi  devletten  almaya geldik.  O zaman  hangi  boyutlarda  bu işin nerelere
      geldiğini  fiili gördüm.  Ondan  sonra  peşini  hiç bırakmadım.  Yani  16 yıldır  ne oluyor,  ne
      bitiyor  izlemeye  çalıştım.  Bölgeye  çok  geldim,  gittim,  Bugün itibariyle  bu ta
      baŞlangıcından  beri, geldiğimden,  gittiğimden,  tanıştığımdan  beri, hep Kürt sorunudur.
      Ama bugün  şu  an itibariyle  bu  çok  defalar  konuştuğum  bu salonda  benim  için en büyük
      değişiklik  ve en büyük  fark kürt sorununun  öncesinde  yazılı  şu  "AB Müzakere
      sürecidir".  Toplantıya  girerken  Aydın Bolkan  rahmetli Mehmet  Sincar'|a  ilgili
                                                                           çıkarttığı
      son kitabı  verdi.  Nerelerden nerelere gelindiği, hangi  acılarla,  hangi  noktalara
      gelindiğini  aslında  Mehmet  Sincar olayını  bir kez daha  anımsayınca  gözümüzün
      önünden  geçiyor.  Bölgede  bu acılar  hepimiz  açısından   çok  derin  ve taze. Ama AB
      müzakere süreci, hem Kürt  sorununu,  hem  Türkiye'yi,  hem bölgeyi,  hem dünyayı  ve de
      her yeri yeniden  değerlendirmeyi  gerektirecek  kadar önemli  bir konu. Bu yüzden  işte
      ben meseleyi  Kürt sorununa  nasıl bakılıyor,  nasıl  bakılmıyor, bunun yol ayrımını
      hukuksal  bir aranışın  peşine gitmek  yerine siyaseten  etkin olma arzusu  arasındaki
      ayrımda görüyorum.

         Şimdi  günlük  hayata bakın, ben  her geldiğimde  bakarım  surun dışındaki sefa|ete,
      DiYarbakır'daki  işsizliğe, buranın  sosyal  acı|arına,  gelir dağılımındaki  eşitsizliğe...



                                                                                13
   6   7   8   9   10   11   12   13   14   15   16