Uygulamamızı İndirin

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için uygulamamızı indirebilirsiniz.

Hemen İndir
TCK 220/6 DÜZENLENMESİNE İLİŞKİN GÖRÜŞÜMÜZÜ TBMM ADALET KOMİSYONUNA İLETİK

20.02.2024

​​​20.02.2024

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI

        ADALET KOMİSYONU BAŞKANLIĞINA

 

Kamuoyunda 8. Yargı paketi olarak bilinen yasal düzenleme teklifi kapsamında, 5237 sayılı TCK’nın AYM tarafından iptal edilen 220/6. (üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek suretiyle örgüte uye olma suçu) maddesinin yerine AYM’nin iptal karar gerekçesi gözetilmeksizin aynı suç tipi üzerindendüzenleme ihdas edilmek istenilmektedir. 

5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 220/6. maddesinin yollamasıyla, 314/3. maddesinin atfıyla 314/2. maddesi gereğince, düşünce ve ifade hürriyeti ile toplantı ve gösteri hakkını ihlal edici şekilde, yasadışı örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçundan mahkumiyet kararları verilmiştir.  

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu tarafından 10/6/2021 tarihinde, Hamit Yakut (B. No: 2014/6548) başvurusunda, yasa maddesinin kendisinin Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine karar verilmiş, pilot krar uygulamasına gidilerek yapısal sorundan kaynaklanan ihlalin sonuçlarının giderilmesi açısından TBMM’ne 31.07.2021 tarihinde bildirimde bulunulmuştur. Ancak AYM ihlal kararının gereği yerine getirilmemiş, yasal düzenleme belirtilen 1 yıllık süre içerisinde ihdas edilmemiştir. Sonrasında, AYM tarafından toplu ihlal kararları verilmeye başlanılmıştır. 

 

Anayasa Mahkeemsinin bireysel başvurulara yönelik ihlal kararları sonrası Patnos Ağır Ceza Mahkemesi ile İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesi, 5237 sayılı yasanın 2020/6. Maddesinin iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne somut norm denetimi başvurusunda bulunmuştur. Başvuruyu değerlendiren AYM, Türk Ceza Kanunu’nun 220. maddesinin 6. fıkrasında yer alan düzenlemeyi “belirlilik ve öngörülebilirlik” kriterleri açısından hukuki sağklamaktan yoksun olduğunu gerekçesiyle Anayasa’ya aykırı bularak iptal etmiştir. Anayasa Mahkemesi'nin 2023/132 E., 2023/183 K. sayılı ve 26.10.2023 tarihli karar, 08.12.2023 Tarihli Resmî Gazete'de yayınlanmıştır. İş bu karar kararın yayın tarihinden itibaren 4 sonra(8 Nisan 2024) tarihinde yürürlüğe girecektir.

Venedik Komisyonu’nun 15/3/2016 tarihli ve 831/2015 sayılı Raporunda belirtildiği üzere, Türk Ceza Kanunu'nun 216., 299., 301. ve 314. maddeleri hakkında değerlendirmeler yapılmıştır. “5237 sayılı Kanun'un 220. maddesinin (6) numaralı fıkrası kapsamına girebileceği vurgulanmıştır (§ 117). Sonuç olarak Raporda 5237 sayılı Kanun'un 220. maddesinin (6) numaralı fıkrasında yer alan örgütün üyesi olmasa dahi "Örgüt üyeliği suçundan da cezalandırılır.” cümlesinin yürürlükten kaldırılması” hususunu belirtmiştir. 
Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiserliği 10/1/2012 tarihli raporunda belirtildiği üzere, 3713 sayılı yasa ve TCK’nın 220. maddesindeki hükümlerin özellikle yasadışı örgüte üyeliğin kanıtlanmadığı ve bir eylemin ya da ifadenin bir örgütün amaçları ya da talimatlarıyla kesiştiğinin düşünülebileceği durumlarda çok geniş bir takdir payı tanıdığını değerlendirmektedir. Komiser, Türk makamlarını bu endişeleri yasama tedbirleri ve/veya içtihat aracılığıyla değerlendirmeye ve gidermeye teşvik eder."
AİHM’nin son süreçte alınan Agit DEMİR/Türkiye, Işıkırık/Türkiye vb ihlal kararlarında, 5237 sayılı Kanun'un 220. maddesinin (6) numaralı fıkrasının uygulanışının öngörülebilir olmadığı ve başvurucunun Sözleşme’nin 11. maddesi ile korunan hakkına yönelik keyfî müdahaleye karşı yasal koruma sağlanmadığı belirtilmiş, sözleşmenin 11. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir.

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu tarafından alınan pilot karar kapsamında, TCK’nın 220/6. maddesinin uygulanış şeklinin öngörülebilirlik ilkesine aykırı olduğu, kamu otoriteleri tarafından keyfî olarak şekilde kapsamlı biçimde uygulanmasına karşı bir koruma tedbiri sağlamadığını, 1982 Anayasasının 34 ve AİHS’nin 11. maddesi ile korunan hakkına yönelik keyfî müdahaleye karşı yasal koruma sağlanmadığı sonucuna varılmıştır. 

 

Hukuk devletinde kanun koyucu yasama yetkisini kullanırken ceza hukukuna ilişkin anayasal ilkelere bağlı kalmak kaydıyla toplumsal ihtiyaçlara göre hangi eylemlerin suç sayılacağı veya hangi tür ve ölçüdeki ceza yaptırımı ile karşılanacağı gibi konularda takdir yetkisine sahiptir. Suç normu düzenlenirken hangi fiillerin yasak kapsamında olduğunun öngörülebilir olmasını sağlayacak ve kuralın uygulanmasında belirsizliğe ve keyfiliğe yol açmayacak güvencelerin gözetilmesi hukuk devleti ilkesinin gereğidir.

5237 sayılı Kanun'un 220. maddesinin (6) numaralı fıkrası uyarınca hapis cezası biçiminde ağır bir cezai müeyyidenin uygulanmasına yönelik potansiyel eylemlere ilişkin açık bir sınırlama bulunmadığından örgüt adına suç işleme suçu örgüt adına herhangi bir suçun işlenmesi hâlinde oluşabilecektir. 

Yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir tereddüde ve şüpheye yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olması ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu tedbirler içermesi de gereklidir.

 

Yurttaş hangi somut eylem ve suçlamayla, hangi hukuki müeyyidenin veya neticenin bağlandığını bilmelidir. Ancak bu durumda kendisine düşen yükümlülükleri öngörebilir ve davranışlarını belirler. Hukuk güvenliği, normların öngörülebilir olmasını, belirsizliğe ve keyfiliğe yol açmayacak güvencelerin gözetilmesini gerekli kılar.

 

3713 sayılı yasa ve TCK’nın 220/6. maddesindeki hükmünözellikle yasadışı örgüte üyeliğin kanıtlanmadığı gözetildiğinde, çok geniş bir takdir payı tanıdığı görülmektedir. Yasa maddesinin lafzının bu derece geniş şekilde yazılması ve yorumlanması ve mahkemelerin de aynı keyfiyetle uygulaması, kişilerin kamu otoritelerinin keyfi müdahalelerine maruz kalacağını göstermektedir.

 

Barışçıl gösterilere katılım hususunda yurttaşların toplantı ve gösteri hakkı ile düşünce ve ifade hürriyetinin kullanımı noktasında, bahse konu yasa maddesinin uygulanış şekli itibariyle, caydırıcı etkisinin süregelen bir şekilde devam ettiği, bu durumun toplumun çoğulcu yapısını olumsuz etkilediği ve muhalefet kesimleri açısından yargı tehdidi altında olunmasına sebebiyet verildiği gözlenmektedir. Söz konusu hüküm, temel hak ve hürriyetlerin kullanımına  yönelik keyfî müdahaleye karşı yurttaşlara yasal bir koruma sağlamamaktadır.

Diyarbakır Barosu olarak, 5237 sayılı TCK’nın 220/6. Maddesine ilişkin hukuki güvence sağlamaktan yoksun ve AYM ve AİHM kararlarına uyulmak suretiyle temel hak ve hürriyetleri ihlal edici düzenleme teklifinin geri çekilmesinigerektiğini belirtiriz.

                                                                                                   Diyarbakır Barosu Başkanlığı