Uygulamamızı İndirin

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için uygulamamızı indirebilirsiniz.

Hemen İndir
Baro Başkanımız Av. Tahir ELÇİ'nin dava sürecinin kesinleşmesi nedeniyle Tahir Elçi Vakfı ile birlikte basın açıklaması gerçekleştirildi

06.01.2025

BASINA VE KAMUOYUNA

28 Kasım 2015 tarihinde Baro Başkanımız Tahir elçi menfur bir saldırı sonucu katledilmiştir.

Dört buçuk yıl süren soruşturmada ciddi bir delil toplanmadığı gibi, olay yerinde güvenlik gerekçe gösterilerek keşif yapılmamıştır. Oysaki bir cinayetin aydınlatılması isteniyorsa incelenecek ilk yer olay yeridir. Olay anını gören Emniyet Müdürlüğü Foto Film Şubesinin kamera görüntüleri üzerinde yapılan 12 saniyelik kesinti bütün ısrarlı taleplere rağmen dosyaya aktarılmamış; olağan şüphelilerin yargı önüne çıkarılmaması için bütün olanaklar kullanılmıştır. Dönemin Başbakanı ve Adalet Bakanı, faillerin kısa süre içinde bulunacağı ve cezalandırılacağı yönünde söz verdiği halde, devlet klasik bir yaklaşımla, bir Kürt hukukçunun Diyarbakır Barosu Başkanının siyasi suikastla katledilmesinin cezasızlıkla sonuçlanması için bir tutum takınmıştır. Dosyayı takip eden Baromuzun soruşturma komisyonunun yoğun çabaları sonucu dosyaya kazandırılan adli mimarlık raporunda faillerin kimler olduğu yönünde açıklayıcı ve tespit edici nitelikte bir sonuca varıldığı için üç polis memuru hakkında taksirle ölüme sebebiyet vermekten kamu davası açılmak zorunda kalınmıştır.

Dört yıl süren kovuşturmada maalesef ilk duruşmadan başlayarak bütün duruşmalarda, Diyarbakır Barosunun ve diğer katılanların talepleri reddedilmiştir. Mahkeme tarafından duruşmada dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun dinlenmesine karar verildiği halde, bir sonraki duruşma beklenmeden Ahmet Davutoğlu’nun dinlenmesinden, savcının mütalaasında hiçbir değişiklik olmadığı halde vazgeçilmiştir. Dinlenen diğer tanıklar tehdit altında ifade verdiklerini bildirdikleri halde, hukuken buna dair herhangi bir işlem yapılmamış; bu tanıkların olayı aydınlatan beyanları dikkate alınmamıştır. Sonuçta mahkeme yargılanan üç polis memurunun beraatına karar vermiştir.

22 Haziran’da verilen beraat kararı üzerine, Türkiye yargı tarihinde çok görülmemiş bir şekilde, altı ay gibi bir sürede, Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 10. Ceza Dairesi bütün katılanların istinaf taleplerini kesin olmak üzere esastan reddetmiştir. Bu kararın kesin olması nedeniyle, bundan sonraki hukuki süreci Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yoluyla Diyarbakır Barosu ve diğer katılanlar birlikte taşıyacaklardır.

Tahir Elçi cinayetiyle ilgili bir değerlendirme yapacak olursak bizler bu kararın hangi saiklerle verildiğini gayet iyi biliyoruz. Devletin taraf olduğu, kamu görevlilerinin, kolluğun cinayetten yargılandığı bütün dosyalarda, devletin bir taraf olarak dosyaları muğlaklaştırarak faili meçhul bırakıp beraat kararı verdiğini biliyoruz.

Tahir Elçi cinayeti, Kürt avukatlara ve insan hakları savunucularına  dönük kuşkusuz ilk cinayet değildir. Yakın tarihte Kürt hukukçular ve insan hakları savunucularına dönük saldırılar Şevket Epözdemir ile başlamış, Medet Serhat, Faik Candan, Yusuf Ziya Ekinci ve Metin Can ile devam etmiştir. Ama Tahir Elçi cinayeti diğer Kürt avukatlara  ve insan hakları savunucularına dönük gerçekleştirilen suikastlardan farklıdır : Tahir Elçi, kameralar önünde adeta  canlı yayında iken çatışmasızlık çağrısı yaptığı sırada ve Diyarbakır Barosu Başkanıydı.

Kameralar önünde işlenen bir cinayet, çatışma süreci sebebiyle devletin elinde yoğun bir istihbarat ağı ve olanak olmasına rağmen faillerinin ortaya çıkarılmaması ve cezalandırılmaması yakından tanıdığımız, devletin cezasızlık pratiğidir. Bu dava, sadece bir cinayet davası değil, aynı zamanda bir toplumun adalet arayışının davasıdır. Ceza hukukunun, güvenlik güçlerinin ve devletin sorumluluğunun bir kez daha sorgulandığı bir süreçtir. Ancak, görüyoruz ki, devletin tüm organları bu davayı unutturmak için adeta el birliğiyle çaba sarf etmektedir.

Bugün Türkiye'de hukukun üstünlüğü ve adaletin tesisi adına önemli bir tehdit haline gelen bir durumla karşı karşıyayız. Yargı eliyle cezasızlık politikaları yürütülmektedir. Toplum olarak, hukuk devletinin temel ilkelerinden biri olan adaletin, giderek daha fazla göz ardı edilmesini izliyoruz. Bu, sadece hukuk düzenine, sadece devletin meşruiyetine değil, en temel insan haklarına da darbe vurmaktadır.

Biz hukukçular adaletin katledilmesine, yargının manipülasyonuna ve cezasızlığın hüküm sürmesine asla izin vermemeliyiz. Tahir Elçi davasının cezasız bırakılarak kesinleşmesine karşı Türkiye Barolar Birliği ve 80 Baromuz tarafından istinaf kararının hukuka uygun olmadığını ifade etmeleri  anlamlıdır. Bu noktada, başta yargı bağımsızlığı olmak üzere, tüm devlet kurumlarının görevini yerine getirebilmesi için güçlü bir hukuk devleti ilkelerine sıkı sıkıya bağlı kalınması gerekmektedir.

Bugün, adaletin hiçe sayıldığı ve suçluların cezalandırılmak bir yana ödüllendirildiği bir dönemin içindeyiz. Yargının elindeki en güçlü araç, cezasızlık politikasıyla yok edilmektedir. Bu politika, sadece hukukun değil, toplumun vicdanının da öldürülmesidir.

Cezasızlık politikası hukukla anlatılamayacak, aşılamayacak bir düzeydedir. Yargının bu karanlık çizgiyi aşmasına artık izin vermemeliyiz. Toplumda güvensizlik, çaresizlik ve öfkelenmiş bir vicdan oluşmasına daha fazla seyirci kalınmamalıdır. Hukuk, halkın güvenini kazanmak zorundadır. Adaletin önündeki her engel kaldırılmalı, suçluların korunmasına son verilmelidir. Bu cezasızlık politikaları bir an önce terk edilmelidir.

Adaletin sağlanması, yalnızca Tahir Elçi'nin katillerinin cezalandırılmasıyla değil, aynı zamanda tüm vicdanları huzura kavuşturacak, toplumsal barışı inşa edecek bir hukuk devleti anlayışının yeniden inşasıyla mümkündür.

Son nefesinde dahi tarihimize ve değerlerimize sahip çıkan Tahir Elçi’nin her seferinde çatışmadan uzak demokratik yöntemlere kapı aralayan ve bu noktada söz kuran tutumunu sahipleniyoruz.

Bizler, bu cezasızlığın karşısında duruyor, Tahir Elçi'nin katillerinin bir an önce yargı önüne çıkarılmasını talep ediyoruz. Adalet, gecikmeden tecelli etmeli, suçlular bir an önce cezalandırılmalıdır. Tahir Elçi'nin mücadelesi, sadece onun değil, tüm toplumun mücadelesidir ve bu mücadele, hiçbir koşulda unutulamayacak, cezasız kalamayacaktır.

DİYARBAKIR BAROSU

TAHİR ELÇİ VAKFI