Uygulamamızı İndirin

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için uygulamamızı indirebilirsiniz.

Hemen İndir

19.10.2025

Değerli Meslektaşlarım, Değerli Basın Emekçileri,

Yeni adli yılın başlaması ve Dünya Barış Günü’nü kutladığımız bu anlamlı günde, Diyarbakır Barosu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Diyarbakır Barosu olarak, her adli yıl açılışında yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığına, Avukatların ve Stajyer Avukatların meslek sorunlarına, Memlekette yaşanan insan hakları ihlallerine, demokratikleşme sorununa ve Kürt meselesinin demokratik, barışçıl çözümüne dikkat çekiyoruz.

Önceki dönem Baro Başkanlarımızın Adli Yıl açılışlarında dile getirdiği sorunların bugün de büyük ölçüde devam ettiği görülmektedir.

Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı, ifade özgürlüğü, adil yargılanma hakkı ve temel hakların güvence altına alınması yönündeki beklentiler henüz karşılanmamış, bazı alanlarda sorunlar daha da derinleşmiştir. Bu nedenle yeni adli yıla girerken, aynı sorunları bir kez daha hatırlatma ve sorunlara çözüm önerilerimiz için bu Devleti yönetenlere çağrıda bulunma gereği duyuyoruz.

Değerli Baro Başkanımız Avukat Tahir Elçi, 2013 yılı adli yıl açılış konuşmasında yargının bağımsız ve tarafsızlığı ve insan hakları ihlalleriyle ilgili olarak şu çarpıcı ifadeleri kullanmıştı:

“Bu ülke; devlet aleyhine suç işlediği iddiasıyla yargılananlar için tam bir cehennem, “devlet adına” suç işleyenler için ise tam bir suç cennetine dönüşmüştür. Çok şey değil, adalet istiyoruz. Tüm yurttaşların adil şekilde yargılandığı, yurttaşlara karşı suç işleyen devlet görevlilerinin de etkili şekilde soruşturularak yargılandığı bir yargılama istiyoruz. ”

Aradan geçen 12 yıla rağmen, sevgili Baro Başkanımızın dikkat çekmiş olduğu bu ciddi sorunlar çözülmediği gibi sorunlar katmerleşerek devam etmektedir.

Bugün, Baro Başkanımız Avukat Tahir Elçi’nin katledilmesinin üzerinden neredeyse on yıl geçti.

Tahir Elçi Cinayetinin failleri ortaya çıkarılmadığı gibi bazı polisler hakkında açılan dava ise beraat kararıyla sonuçlandı ve karar kesinleştirildi. Beraat kararı üzerine Anayasa Mahkemesi’ne yaptığımız bireysel başvuru ise henüz sonuçlanmamıştır. Bu, Tahir Elçi’nin meslek yaşamı boyunca mücadelesini verdiği ‘cezasızlık politikasının’ en ağır örneklerinden biridir.

Diyarbakır Barosu olarak bir kez daha vurguluyoruz: Gerçek failler yargılanıp cezalandırılıncaya kadar hukuk mücadelemiz sürecektir!

Saygıdeğer Meslektaşlarım, Değerli Basın Emekçileri,

Ekim 2024’te başlayan yeni siyasi süreç, Kürt meselesinin şiddet eksenli politikalardan uzaklaşılarak demokratik yollarla çözümüne dair önemli bir umut doğurmuştur. Kürt sorunun çözümü; toplumsal sözleşmeye dayalı, çoğulcu, kapsayıcı, demokratik ve herkesin eşit yurttaş olarak kabul edildiği yeni bir Anayasa ile mümkündür.

Ne var ki, yeni siyasi sürecin başladığı günden bugüne kadar yaşanan bazı uygulamalar, atılması gereken bazı adımların henüz atılmamış olması, toplumda yeşeren çözüm umudunu zayıflatmaktadır.

Av. Selahattin Demirtaş ve Av. Bekir Kaya gibi Kürt hukukçu ve siyasetçiler lehine verilen, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları uygulanmadığı için serbest bırakılmamaları; “umut hakkı”nın gözetilmemesi; cezaevi idare ve gözlem kurullarının şartlı salıverme tarihlerini erteleyen karar ve uygulamaları, sürecin yeniden akamete uğrama ihtimalini güçlendirmektedir.

Geçtiğimiz gün, 30 yıl boyunca hapishanede tutulan ve bu süreçte kanser hastalığı ile mücadele eden Mustafa Karatepe hayata gözlerini yumdu. Mustafa Karatepe gibi ağır hasta mahpusların zamanında tahliye edilmemesi hem yaşam hakkı hem de tedaviye erişim hakkının ihlali niteliğindedir.

Bu tablo, yalnızca biz hukukçuları değil, toplumun tamamını ciddi biçimde kaygılandırmaktadır.

Saygıdeğer Meslektaşlarım, Değerli Basın Emekçileri,

Bu toplumun kanayan bir diğer yarası ise Kadın ve çocuklara yönelik şiddet ve cinayetleridir.

1 Temmuz 2021’de Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’nden çekildi. Aradan geçen 4 yılı aşkın sürede yaşananlar, İstanbul Sözleşmesinin kadınlar için ne kadar hayati önemde olduğunu bir kez daha göstermektedir. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu verilerine göre, 2025’in ilk 6 ayında erkekler tarafından 336 kadın öldürülmüş, 145 kadın ise şüpheli şekilde yaşamını yitirmiştir.

2025’in ilk yarısına ait veriler, Türkiye’de çocuk hakları alanında ciddi ihmal ve eksiklikleri ortaya koymaktadır; ölüm, ihmal ve şiddetin yanı sıra sağlık, eğitim ve koruyucu politikaların yetersizliği, çocuk cinayetleri ve çocuklara karşı işlenen suçlarda ciddi artış göstermektedir. Bu nedenle çocuk haklarının tam olarak korunması, adil ve etkili bir çocuk adalet sistemi ile mümkündür.

Saygıdeğer Meslektaşlarım, Değerli Basın Emekçileri,

Bugün 1 Eylül Dünya Barış Günü. Bu vesileye belirtelim ki; Adalet, yalnızca ülke sınırları içinde değil, küresel ölçekte de sağlanmalıdır. İsrail’in Gazze’de sivillere yönelik saldırıları insanlık dışı boyutlara ulaşmıştır. Benzer şekilde, Suriye ve Rojava’da silahlı grupların Dürzî, Alevi ve Kürt topluluklarına yönelik saldırıları da kabul edilemez bir vahşettir. Bu ihlaller karşısında uluslararası toplumu ve uluslararası hukuk örgütlerini özellikle Birleşmiş Milletleri, sorumluluk almaya ve sivillerin yaşam hakkını korumaya çağırıyoruz. Barış hakkı, sadece ülkemiz için değil, tüm insanlık için savunulması gereken evrensel bir haktır.

Türkiye’de temel insan hakları ihlalleri, ifade özgürlüğü ve barışçıl toplantılar düzenleme hakkının kısıtlanması, adil yargılanma hakkının ihlali, işkence ve kötü muameleye karşı korunamama şeklinde sürmektedir. Bu ihlaller, çevre ve doğa haklarıyla da paralellik göstermektedir. Çevresel projelere dair şeffaflık eksikliği, halkın itiraz haklarının engellenmesi ve ekolojik tahribat, hem sağlıklı bir çevrede yaşama hakkını hem de gelecek nesillerin haklarını tehdit etmektedir.

Saygıdeğer Meslektaşlarım, Değerli Basın Emekçileri

Bugün karşı karşıya olduğumuz en temel sorun, yargı bağımsızlığının ve tarafsızlığının sağlanamaması, hukukun üstünlüğünün tesis edilememesidir. Ne yazık ki ifade özgürlüğü ve adil yargılanma hakkı başta olmak üzere temel hak ve özgürlükler sistematik olarak ihlal edilmektedir.

AİHM’e yapılan yaklaşık 70.000 bireysel başvurunun %20’si Türkiye’den yapılan başvurulardır. İfade özgürlüğü ihlali bakımından en çok ihlal kararının Türkiye hakkında verilmiş olması, yargı pratiğimizin ne denli sorunlu olduğunu ortaya koymaktadır. Anayasa’nın 90. maddesi ve AİHS’in 46. maddesi gereği AİHM kararlarının derhal uygulanması İdare ve Yargı Organları bakımından bir tercih değil, hukukun üstünlüğünün zorunlu bir gereğidir.

Değerli Meslektaşlarım, Değerli Basın Emekçileri

Her adli yılı açılışında ve birçok platformda ifade ettiğimiz ve dikkat çektiğimiz meslek sorunlarımız gün geçtikçe daha da ağırlaşmaktadır.

Hiçbir meslek grubu elbette yargılanmaktan muaf değildir. Ancak; Adalet Bakanlığı verilerine göre, çok sayıda Avukat salt mesleki faaliyetleri nedeniyle kriminalize edilmekte ve cezaevlerinde tutulmaktadır.

Bugün 190 bini aşkın Avukat ve Stajyer Avukat, ağır ekonomik ve mesleki sorunlarla karşı karşıyadır. CMK Ücret Tarifesi hâlen Avukatlık Asgari Ücret Tarifesiyle eşitlenmediği için Avukatlar çok düşük ücretlerle CMK hizmeti vermek zorunda kalmaktadır; bu nedenle CMK görevi Avukat için adeta angaryaya dönüşmüştür. Stajyer Avukatlara, staj döneminde ücret ödeme zorunluluğu bulunmamakta ve sosyal güvencelerden yararlanmamaktadırlar. Yüksek SGK primleri ve Vergi oranları, özellikle genç meslektaşlarımızın Avukatlık yapmasını neredeyse imkânsız hâle getirmiştir.

Avukat vekalet ücretlerine yönelik yıllardan beridir İdare tarafından yapılan kısıtlamalar devam etmektedir. Bugünlerde gündemde olan yeni İİK değişikliği taslağında nispi vekalet ücreti yerine maktu vekalet ücreti getirmeyi öneren taslak da yine Avukatın emeğiyle hak ettiği ücretini düşürmeye yöneliktir ve bu asla kabul edilemez.

Kamu Avukatları da düşük maaş ve düşük vekalet ücreti alacakları ve kadro belirsizlikleri nedeniyle benzer ekonomik zorluklarla mücadele etmektedirler.

Hukuk fakültelerindeki eğitim kalitesinin ne denli düşük olduğu yapılan Hukuk Mesleklerine Giriş Sınav sonuçları ile ortaya çıkmış bulunmaktadır. Eğitim kalitesindeki düşüş, mesleki yeterliliği olmayan Hâkim, Savcı ve Avukat yetişmesine yol açmakta ve adalet hizmetlerini ciddi biçimde olumsuz etkilemektedir. Tüm bu eksiklikler, Hukuk Mesleklerinin itibarını zedelemektedir.

Meslek ve meslektaşlarımızın bir diğer sorunu ise Avukatlara, mesleki faaliyetlerinden kaynaklı yapılan fiziksel saldırılardır. Birçok Avukat mesleki faaliyetlerinden dolayı uğradığı saldırı sonucu ağır yaralanmış veya yaşamını yitirmiştir. Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı derhal Avukatların bu temel sorunlarına çözüm getirmeli ve Avukatların saldırılara karşı korunması için acil tedbirler almalıdır.

Unutulmamalıdır ki; adil, bağımsız ve tarafsız bir yargı ile güçlü bir savunma olmadan hukuk devletinin ve demokrasinin yaşaması mümkün değildir.

Yeni adli yılın; hukukun üstünlüğünün, yargı bağımsızlığının, insan haklarına saygının ve Avukatlık mesleğinin güçlendirilmesinin bir başlangıcı olmasını diliyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. 

 

Av. Abdulkadir GÜLEÇ

Diyarbakır Baro Başkanı