Page 646 - 2018-2021 Çalışma Raporu
P. 646
İnfaz Yasasında ayrımcı maddeleri içeren “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hak-
kında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” 15 Nisan 2020
tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu kapsamda adli suç-
tan hükümlüler suç türüne göre ayrılarak yasadan yararlandırılmış, politik saiklerle ce-
zaevinde tutulan mahpuslar düzenleme dışında bırakılarak Anayasanın temel ilkeleri
çiğnenmiştir. Ayrımcılık ve eşitsizlik içeren bu yasa ile Terörle Mücadele Kanunu çer-
çevesinde haksızca cezalandırılan muhalifler ve hak savunucuları bu yasanın kapsamı
dışında tutulmuş, var olan haksızlıklar derinleştirilmiştir. Yine aynı şekilde Baroların
yapısını ve işleyişlerini değiştiren antidemokratik, siyasal iktidarın taleplerine uygun
hareket eden meslek kuruluşu getirme gayesi taşıyan düzenleme de bu süreçte yasa-
laştırılmıştır. Savunmanın bağımsızlığını, dokunulmazlığını ve hukukun üstünlüğünü
ortadan kaldıran tasarı, Barolar ve demokratik kamuoyunca sert şekilde eleştirilmiş ve
kabul edilemez bulunmuştur. İtiraz eden Baro Başkanlarına yönelik kolluk güçlerince
sert müdahalede bulunulmuş, kendilerine onur kırıcı muamelede bulunulmuştur. Ha-
keza Sosyal medyada sansür düzenlemelerini içeren teklif yasalaştırılarak düşünce ve
ifade özgürlüğü hakkına yönelimlerin ve müdahalelerin artmasına neden olmuştur.
2020 yılı Kadınlara yönelik şiddet ve kadın cinayetleri de, artarak devam etmiştir. 2019
yılında en az 418 ve 2020 yılının ilk 11 ayında en az 355 kadın, erkek şiddeti nedeniyle
hayatını kaybetmiştir. 2020 yılının Mart ve Nisan aylarında covid-19 salgını sebebiyle
aile içi şiddetin tırmandığı bir dönem yaşanmıştır. Evde kalma sürelerinin artması ve bu
süreçte İnfaz Yasasında yapılan değişiklikler sonucu şiddet uygulayan erkeklerin ser-
best kalması ve yaşanan ekonomik sorunlar nedeniyle kadınların şiddete maruz kalma
oranları da artmıştır. Bu tarz dönemlerde kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve kadın-
ların korunması için alternatif mekanizmaların üretilmemesi şiddeti artıran bir başka
etken olarak karşımıza çıkmaktadır. Alternatif koruma mekanizmalarının yokluğuyla
birlikte, kadına yönelik aile içi şiddetin önlenmesi amacıyla imzalanan İstanbul Sözleş-
mesi'nin yürürlükten kaldırılması ile ilgili tartışmalar başlatılmıştır. Artan kadın
cinayetlerine yoğunlaşılmasıgerekirken, kadınlarışiddete karşı koruyan İstanbul Söz-
leşmesi'nden çekilme durumunun tartışmaya açılması kabul edilebilir bir durum
değildir. İstanbul Sözleşmesi'nin etkin şekilde uygulanmaması nedeniyle birçok
kadının yaşamını yitirdiğine şahit olduk, olmaktayız. Tablo bu denli ağır iken sözleş-
meden çekilmek demek, kadına yönelik şiddeti ve cinayetleri onaylamak ile eşdeğer bir
anlam taşımaktadır. Ulusal mevzuatın kadına yönelik şiddetle mücadele konusundaki-
yetersizliği ortadadır. İstanbul Sözleşmesi devletlerin şiddetle mücadele ve toplumsal
cinsiyet eşitliğini hem yasalarında hem de toplumsal yaşamda hayata geçirmesi gerek-
tiğini belirten uluslararası bir sözleşmedir. Ayrıca kadına yönelik şiddetin ve aile içi
şiddetin ortadan kalkması için devletlerin kapsamlı ve bütüncül politikalar geliştirmesi
gerekirken sözleşmeden çekilmek kabul edilemezdir! Devletin görevi sözleşmeden çe-
kilmek değil, sözleşme maddelerini etkin olarak uygulamaktır.
Değerli Basın Emekçileri;
Son söz yerine; Barışçıl, demokratik, insan haklarına dayalı bir ortak yaşam idealini
geliştirmek için çok daha fazla çaba göstereceğimiz aşikârdır.İhlalsiz, gözyaşının olma-
645

