Page 644 - 2018-2021 Çalışma Raporu
P. 644
veriler ışığında halkın katılımını sağlayarak sürecin şeffaf bir şekilde yürütülmesi çağ-
rıları maalesef karşılık bulmamıştır. Salgında pandemi ile canla başla mücadele eden
sağlık çalışanlarını temsil eden sağlık meslek örgütleri il pandemi kurullarına dâhil edil-
mediği gibi yerelde tabip odalarının yöneticilerinin (Mardin, Urfa, Van) toplumu bilgi-
lendirmeye yönelik yaptıkları sosyal medya paylaşımları ve basın açıklamaları gerekçe
gösterilerek açılan soruşturmalarla baskı altına alınmaya çalışılmıştır.
Covid-19 virüsünün hızla yayıldığı ve insanların evlerinden dahi çıkmaya çekindiği
zamanlarda bile, siyasi iktidarın güvenlikçi politikalarının bir tazehürü olarak hukuk
dışı ve keyfi icraatlarını aynen sürdürmüş, bu politikalar nedeniyle demokrasi ve insan
hakları sorunları sistematik, yaygın bir şekilde ağır tahribatlara yol açmıştır. Önceki
yıllarda olduğu gibi otoriter uygulamalar, 2020 yılında da başta yaşam hakkının ihlali
ve işkence yasağı olmak üzere toplumsal gösteri hakkına yönelik engelleme ve müdaha-
leler, hapishanelerdeki ihlaller, ifade ve örgütlenme özgürlüğüne yönelik ihlaller, basın
özgürlüğüne yönelik ihlaller ve kadına yönelik şiddet gibi pek çok değişik ve kategorik
konularda ihlaller üretmeye devam etmiştir. Ayrıca siyasi iktidara bağımlı hale getiri-
len yargı kurumunun da etkisi ile beraber hak ihlalleriyle mücadele alanını daraltmak
anlamına gelen cezasızlık yaygınlaşarak yeniden üretilmiş ve neredeyse genel bir kural
haline getirilmiştir.
Türkiye’de öteden beri yaygın bir şekilde ihlal edilen düşünce ve ifade özgürlüğü 2016
yılında ilan edilen OHAL ve devam eden süreçte gidere artan bir şekilde kısıtlamaya
ve daraltılmaya devam edilmiştir. Kimi hükümet yetkililerinin kişi, grup ve kesimleri
hedef alan söylemleri sonrası yapılan gözaltı ve tutuklamalar, yine sosyal medya payla-
şımlarına ilişkin gerçekleşen tutuklamalar, 2020 yılında da artarak devam etmiştir. Yine
Anayasanın 34. Maddesi ile güvence altına alınan toplanma, gösteri ve yürüyüş hakkı,
Valilikler ve Kaymakamlıklar tarafından alınan yasaklama kararlarıyla sistematik bir
şekilde kısıtlanmaktadır. Türkiye’nin pek çok kentinde açık hava toplantıları, demokra-
tik gösteri, yürüyüş ve etkinlikler, ‘güvenlik’ gerekçesiylesüresiz veya her ay yenilene-
rek yasaklanmaktadır. Bu yasaklamalar sonrasında, gösteri ve yürüyüş hakkını kullanan
yurttaşlara güvenlik güçleri tarafından müdahalelerde bulunulmakta, bu müdahaleler
sırasında orantısız ve gereksiz güç kullanımı nedeniyle yurttaşlar yaralanmakta ve kötü
muameleye maruz kalarak gözaltına alınmaktadır.
Kişi özgürlüğü-güvenliği ve işkence yasağı da yine ihlal konuları arasında yer almakta-
dır. Gözaltı merkezlerinde, gözaltına alırken veya gözaltı yerleri dışında işkence ve kötü
muamele, yasadışı sorgu ile muhbirlik dayatmasının yaygın ve sistematik bir biçimde
yaşandığına tanık olunmaktadır. Kolluk kuvvetleri tarafından düzenlenen operasyonlar
sırasında gerçekleşen ev baskınlarında, maalesef yurttaşlar kötü muameleye maruz kal-
makta, köpekli saldırıya maruz kalmakta, darp edilmekte ve keyfi biçimde kişisel eşya-
larına zarar verilmektedir. Anayasa’nın ve Türkiye’nin de bir parçası olduğu evrensel
hukukun mutlak olarak yasaklamasına ve insanlığa karşı bir suç olma vasfına rağmen
işkence olgusu 2020 yılında da Türkiye’nin en başat insan hakları sorunu olmuştur.
2020 yılının ilk 11 ayında; TİHV’e işkence ve diğer kötü muameleye maruz kaldığı
iddiasıyla toplam 573 kişi başvurmuştur. Başvuranların 295‘i aynı yıl içinde işkence ve
643

