Page 628 - 2018-2021 Çalışma Raporu
P. 628
ve değişmediği müddetçe de ifade etmeye devam edeceğimiz üzere; Türkiye’nin Birleş-
miş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin, azınlık çocuklarının eğitim, ifade özgür-
lüğü, kendi kültürünü yaşatma ve kendi dilini özgürce kullanma haklarını içeren 17, 29,
ve 30. maddelerine koyduğu çekinceleri ivedilikle kaldırması gerektiğini vurgulamak
isteriz. Çocukların düşünce özgürlüğü, bilgi edinme ve vicdan özgürlüğü hakları Tür-
kiye’de ciddi biçimde kısıtlanmış durumdadır. Örneğin Freedom House son üç yıldır
Türkiye’yi özgür bir ülke olarak nitelendirmemektedir. Economist Intelligence Unit’in
demokrasi endeksi Türkiye’yi melez (hibrid) bir rejim olarak 110’uncu sıraya koymuş-
tur. 163 ülkenin yer aldığı Küresel Barış Endeksinde ise Türkiye 152’nci sıradadır.
İfade özgürlüğü hakkı açısından bir başka kaygı konusu da çocukların kendilerini çev-
rimiçi olarak ifade etmelerinde caydırıcı rolü olan kimi sert yasaların yürürlükte ol-
masıdır. Adalet Bakanlığı’nın 2018 yılı rakamlarına göre TCK’nın Cumhurbaşkanına
hakaretle ilgili 299. Maddesi kapsamında 168 çocuğa ceza davası açılmıştır (bu çocuk-
ların 46’sı 12-14 yaş grubundandır). Mahkemeler bu madde kapsamında 19 çocuk için
mahkûmiyet kararı vermiştir. 2019 yılında bakanlık, bu tür davalarla birlikte protesto
gösterisi, çocuk ticareti, fuhuş vb. gibi konularda verilen mahkûmiyet kararları hakkın-
da detaylı bilgi vermeyi kesmiştir.
Kurmanci, Zazaca, Abazaca, Adigece ve Lazca gibi dillerle ilgili seçmeli dersler geti-
rilmiş ve Milli Güvenlik dersleri müfredattan çıkarılmıştır. Bununla birlikte, ders ki-
taplarının insan hakları normlarına uygunluğuyla ilgili bir araştırma şu hususu ortaya
koymaktadır: “…ders kitaplarında dini, dili ya da etnik kökeni farklı olan yurttaşları
hala bir tehdit gibi gösteren ifadelerle söz edilmektedir…” Savaş, şehadet ve orduyla il-
gili değerler müfredata yayılmış durumdadır. Öte taraftan getirilen bu seçmeli derslerle
ilgili öğretmen ataması yeterince yapılmadığı gibi var olan üniversite ve enstitüler ise
kapatılma tehdidi ile karşı karşıyadır.
Yine birçok çocuk anlamını dahi bilmediği ağır suçlamalar ile adli mekanizmalarla
tanışmakta, karakollarda, sokaklarda, cezaevlerinde kolluk güçleri tarafından şiddette
maruz kalarak, uzun süre sağlıksız cezaevlerinde tutuklu kalmaktadır. Tutuklama ka-
rarı verilirken bireyin çocuk olduğunun dikkate alınması, çocuklar için alternatif ted-
birlerin değerlendirilmesi ve tutuklamanın son çare olması gerekmektedir. Aynı şekilde
cezaevlerinde ebeveynleriyle kalan çocukların da eğitim-beslenme-sağlık hakları ihlal
edilmekte, ayrı yatakları bulunmamakta, oyuncak ve gıdaya ulaşmakta sıkıntı yaşamak-
tadırlar.
Silahlı çatışmalarda, çocukların yaşama ve korunma haklarına ilişkin olarak, BM Çocuk
Haklarına Dair Sözleşmesi’nin 38.maddesine göre devletin çocukların yaşama hakkını
teminat altına alma, silahlı çatışmalardan etkilenen çocuklara koruma ve bakım sağla-
mak üzere mümkün olan her türlü önlemi alma yükümlülüğü bulunmaktadır. Ancak bu
yükümlülüklere rağmen ne yazık ki çatışmalı süreç, savaş ve mayın atıkları sebebiyle
çocuklar hayatını kaybetmeye devam etmektedir. Yaşam hakkı ihlal edilen çocuklara
yönelik soruşturmaların bağımsız bir biçimde yürütülmesi, tüm delillerin toplanması,
soruşturma ve dava aşamalarında ölüm olaylarında hayatını kaybedenlerin yakınlarının
hukuki süreçlere katılımının sağlanması ve soruşturmanın makul bir süre içinde sonlan-
627

