Page 241 - 2018-2021 Çalışma Raporu
P. 241
Bir diğer hukuksuzluk hali ise mahkemenin, Mayıs 2016 tarihinde teslim olan itirafçı
tanık H.B.A.’nın teslim olmasından neredeyse 3 yıl sonra ve seçimden 10 gün önce 20
Mart 2019 tarihinde verdiği iddia edilen beyanlara itibar etmesidir. H.B.A.’nın vermiş
olduğu iddia edilen beyan, alışılmış ve yasal formatın dışında alınmıştır. İtirafçı tanık,
yakalanmasından 3 yıl sonra cezaevinde tutuklu olarak yargılandığı sırada, cezaevin-
den nasıl çıkarıldığı belli olmadan, Kayseri Cezaevinden Diyarbakır’a getirildiği iddia
edilmiş, Başkan Mızraklı hakkında beyanda bulunmuştur. İfadenin altında iki jandarma
görevlisinin yazıcıdan çıkmış sicil numaraları ve el ile atılmış imzaları bulunmaktadır.
Ancak Cumhuriyet Savcısının sicili daha sonra el ile yazılmıştır. Hazır bulunan “Katip”
kısmında ise ne bir sicil, ne de bir imza bulunmaktadır. Asgari şekil koşullarına bile
uymayan bu ısmarlama ifade, mahkeme tarafından muteber kabul edilerek hükme esas
alınmıştır. Bu arada itirafçı tanık H.B.A., geçtiğimiz günlerde hakkında devam eden
davadan beraat etmiştir.
Savunma makamının, “H.B.A.’nın beyanlarının hangi koşullarda alındığı, ifadenin hu-
kuka ve yasaya uygun alınıp alınmadığının araştırılması” yönündeki talepleri mahkeme
tarafından reddedilmiştir.
Özetleyecek olursak; polis veya jandarma tarafından yazılan fezlekeler herhangi bir
hukuk süzgecinden geçmeden iddianameye dönüşmekte, iddianameler de basit bir yar-
gılama ritüelinden sonra gerekçeli kararlara dönüşmektedir. Delillerin hukuka uygun
bir şekilde toplanıp toplanmadığı konusunda bir araştırma yapmayan, sanığın lehte de-
lillerini değerlendirmeye almayan, kararı soruşturma sürecinin daha başında belli olan
mahkemelere artık gerek kalmamıştır. Bugün yargı mekanizması, adalet kaygısından
azade bir keyfiliğe dönüşmüş, adeta cübbeli polisler ordusu haline gelmiştir.
Değerli Basın Mensuplar;
Kayyımlık müessesesi; hukuk devleti ilkeleri ile seçme ve seçilme hakkına bir saldırı
ve hayatın demokratik işleyişine kast eden bir anlayışı temsil etmektedir. Hukuki, siyasi
ve toplumsal hiçbir meşruiyeti bulunmayan kayyum uygulamasını devam ettirmek için
belediye başkanları aleyhine ısmarlama soruşturma ve kovuşturmalar açılmakta, bu da-
vaların mahkumiyet ile sonuçlanması içinse her gün hukuktan ve adaletten biraz daha
uzaklaşmak suretiyle deliller(!) üretilmektedir. Bu keyfilik ve içinde adalet olmayan
politikalardaki ısrar, hukuksuzluğu ve adaletsizliği çoğaltmakta ve her gün buna yeni
bir halka eklemektedir.
Hukuk güvenliğinin yerini bugün yargının keyfi ve siyasi uygulamaları almış, yurttaş-
lar için bir güvence olması gereken yargının kendisi, toplumun her bir ferdi için tehdit
haline gelmiştir. İktidarın ekonomik, sosyal, kültürel, iç ve dış politikalarını eleştiren,
muhalefet hakkın kullanan hemen herkes hükümetin ve dolayısıyla yargının hedefi ha-
line gelmiştir. Toplumun her bir ferdi; ya tanık olduğu haksızlıklara, hukuksuzluklara
itiraz etmemesi ya da terörizm suçlaması, vatan hainliği veya cezaevi arasında bir tercih
yapmaya zorlanmaktadır. Yani çok seslilik ve fikir özgürlüğü konusunda garantör olma-
sı gereken devletin kendisi, yurttaşın fikir özgürlüğünü her gün sistematik olarak tehdit
etmektedir.
240

