Page 246 - 2018-2021 Çalışma Raporu
P. 246
16 MART 2020
16 Mart 1988 tarihinde Kürtlere karşı tarihin tanık olduğu en ağır ve en utanç verici in-
sanlık suçlarından biri işlendi. Irkçı ve gaddar Baas Rejimi güçlerince Irak Federal Kür-
distan Bölgesi Halepçe şehrinde kimyasal silahlarla Kürt halkı soykırıma tabi tutuldu.
“Enfal Harekâtı” adıyla başlatılan; Kürtlere karşı işkence, idam, köylerin yıkılarak bo-
şaltılması ve talan edilmesi ile devam eden harekât 1988 yılında bir insanlık suçu olan
soykırımla zirveye ulaştı. Yeniden doğuşun ve özgürlüğün habercisi olan Newroz’a
günler kala Halepçe semalarına ölüm bulutları çökmüştü. Bir bahar sabahı kimyasal
silahlarla çoğu çocuk, kadın ve yaşlılardan oluşan tümüyle sivil, beş binden(5.000) fazla
insan katledildi, yedi binden fazla insan kalıcı şekilde sakat kaldı. Enfal Harekâtı süre-
since, 150.000.den fazla Kürt katledildi.
Halepçe’de Kürtlere karşı kimyasal silahlarla Kürt halkına yönelik gerçekleştirilen ey-
lemler soykırım suçunun tüm unsurlarını oluşturmaktadır. 1948 tarihli Birleşmiş Mil-
letler (BM) Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılmasına Dair Sözleşmenin 2.
Maddesine göre; “..ulusal, etnik, ırksal veya dinsel bir grubu, kısmen veya tamamen
ortadan kaldırmak amacıyla gruba mensup olanların öldürülmesi, grubun mensuplarına
ciddi surette bedensel veya zihinsel zarar verilmesi, grubun bütünüyle veya kısmen,
fiziksel varlığını ortadan kaldıracağı hesaplanarak yaşam şartlarını kasten değiştirilme-
si…” gibi eylemler soykırım suçunu oluşturmaktadır.
Kimyasal silahların kullanılması daha 1925 yılında, Cenevre Antlaşmasıyla yasaklan-
mış, daha sonra bir dizi başka sözleşme ile kimyasal silahların kullanılması savaş suçu
olarak düzenlenmiştir. Öte yandan İnsani hukukun çerçevesini oluşturan dört Cenevre
Sözleşmesinin ortak 3. Maddesi de; niteliği ne olursa olsun her türlü savaş ve çatışmada
sivillerin ve sivil yerleşim birimlerinin askeri hedef olamayacağını düzenlemiştir. Kürt
toplumu uluslararası hukukun en ağır suçlar olarak düzenlediği savaş suçu, soykırım
suçu ve insanlığa karşı suçların tümüne maruz kalmıştır.
Anılan sözleşme hükümleri aynı zamanda soykırım suçunun faillerinin bir uluslararası
ceza mahkemesinde yargılanmasını da öngörmüştür. Ancak ne yazık ki, uluslararası
toplum, Kürt halkına karşı Halepçe’de , işlenen soykırım suçuna karşı sessiz kalmış,
kendi temel belgelerinden ve hukukundan kaynaklanan sorumluluklarını yerine getir-
memiştir. Hatta Saddam Rejimi, kimyasal silahları batılı ülkelerden, Almanya’dan, sa-
tın almış ve BM Güvenlik Konseyi üyesi Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği yapımı
Mig-23 uçaklarından, Kürtlerin üzerine, kimyasal gazlarla ölüm yağdırılmıştır.
Halepçe aynı zaman da uluslararası toplum için de bir utanç sayfasıdır. Ne yazık ki,
Halepçe Soykırımından sorumlu Devrik Irak Diktatörü Saddam Hüseyin ve “Kimyasal
Ali” lakaplı Hasan Ali El Mecid El Tıkriti de, Halepçe Jenosidinden yargılanmamış
ve cezalandırılmamıştır. Belirtmeliyiz ki değişen siyasal iktidarlara, sınır ve şartlara
rağmen; kimyasal silahların üretimi, silah pazarları, savaşlar, katliamlar, insanlık suç-
ları devam etmektedir. Nitekim Ortadoğuda ve dünyanın farklı yerlerinde yaşananlar
Halepçe ve benzeri soykırımların mazlum halklara karşı halen yaşanabildiğini göster-
mektedir. İnsanlığın bir bütün halinde yeni Halepçeleri yaşamaması için güçlü bir ses ve
245

