Kullanıcı deneyiminizi artırmak için uygulamamızı indirebilirsiniz.
- Baromuz
- Merkezler & Komisyonlar
- Komisyonlar
- Merkezler
- Raporlar
- Duyurular
- Yayınlar
- Baro Bültenleri
- Diğer
- İletişim
29.04.2019
BASINA VE KAMUOYUNA
İnsanlar tarih boyunca doğayı kendini merkeze alarak değiştirmiş ve şekillendirmiştir. Aynı şekilde, hukuk tarihi açısından bakıldığında da hukuk kuralları daima insan merkezli olmuş ve geri kalan her şey insana göre düzenlenmiştir. Ancak, insan doğada tek başına var olmadığı gibi kendi yaşamını da diğer canlılara borçlu olarak devam ettirmektedir. Doğanın döngüsüne sık sık müdahale ederek onu değiştiren insanlar, çoğu zaman diğer canlılara yaşam alanı bırakmamış, dünyanın her yerinde canlı yaşamına ağır zararlar vermiştir. Ancak insan merkezli dünya anlayışı günümüzde ahlaki, insani ve hukuki ilkeler ışığında terk edilmeli, yerine diğer canlıların yaşamına saygı duyan ortak bir yaşam anlayışı ikame edilmelidir.
Yakın geçmişten günümüze, her ne kadar hayvan hakları alanında gerek ulusal gerekse uluslararası alanda birtakım çalışmalar yapılmış ise de, hayvan hakları kavramı henüz yerleşik bir hukuk dalı haline gelememiş, dahası somut anlamda hayvanların uğradıkları haksızlık ve kötülüklere de çare olmamıştır. Nitekim bakıldığında hayvanlar halen yoğun bir şekilde katledilmekte, zevk uğruna süs eşyası muamelesi görmekte, sirklerde vahim acılarla öğretilen birtakım doğal olmayan hareketleri yaparak canı pahasına insanları eğlendirmekte, tamamen ihtiyaç dışı şahsi zevkler uğruna öldürülüp derisi soyularak giysi haline getirilmekte, deneylerde tarifsiz acılara maruz kalmakta, bir spor dalı haline getirilmiş avcılık ile öldürülmeleri özendirilmekte, petshoplarda bir eşya gibi alınıp satılmakta, tecavüzlere uğramakta, zehirlenerek topluca öldürülmekte ve daha sayamayacağımız kadar çok zulme uğramaktadır.
Türkiye’de hayvan haklarına dair elle tutulur yegane kanun olan 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu; hayvan haklarını tanıyıp koruma anlamında son derece yetersiz, hayvan haklarından çok insanı merkeze alan, hayvanları hukukun bir süjesi olarak görmeyip yalnızca insanların bakış açısına göre bir sınıflandırma yapan, hayvanlara karşı işlenen en vahim eylemlere bile basit idari para cezaları dışında bir yaptırım öngörmeyen, daha kötüsü bu basit idari para cezaları bile neredeyse hiç uygulanmayan, yasanın bazı maddeleri göstermelik işletilen bazıları ise hiç işletilmeyen, çağın gerisinde kalmış ve hayvanların uğradıkları haksızlıklara çare olmayan bir yasadır. Bu yasanın değişmesinin gerekliliği konusunda sivil toplum örgütleri ve hayvan hakları savunucuları arasında bir fikir birliği olmakla beraber Türkiye Büyük Millet Meclisinin de gündeminde değişikliğe dair bir tasarının olduğu bilinmektedir. Ancak gerek kadük olan önceki yasa teklif ve tasarıları, gerekse bu konuda basına yansıyan bilgiler değerlendirildiğinde; Meclis gündeminde olan tasarının içeriğinin mevcut yasayı daha iyi bir hale getirmeyeceğine dair endişelerimiz bulunmaktadır. Bizler, Diyarbakır Barosu Hayvan Hakları Merkezi olarak yakından takip ettiğimiz ve son derece önemsediğimiz bu yasa tasarısına dair endişe, eleştiri ve önerilerimizi bütün hayvan hakları savunucusu hukukçular adına kamuoyuna sunuyoruz:
Diyarbakır Barosu, haksızlığın olduğu her yerde adaleti ve hukuku savunmaktadır. Siz değerli kamuoyuna, artık hayvanların da avukatları olduğunu duyuruyor, yeryüzündeki tüm canlıların barış ve huzur içinde, adil yaşadığı günlere kadar çabalarımızın özveriyle süreceğini bildiriyoruz.
DİYARBAKIR BAROSU
HAYVAN HAKLARI MERKEZİ