Kullanıcı deneyiminizi artırmak için uygulamamızı indirebilirsiniz.
- Baromuz
- Merkezler & Komisyonlar
- Komisyonlar
- Merkezler
- Raporlar
- Duyurular
- Yayınlar
- Baro Bültenleri
- Diğer
- İletişim
03.03.2014
Diyarbakır Barosu Başkanlığı
03.03.2014/Diyarbakır
“Demokratik haklara müdahale hukuka aykırı olduğu gibi,
Toplumsal sorunların demokratik ve barışçıl çözümüne de bir darbedir.”
“Abdullah Öcalan’a Özgürlük” adıyla başlatılan imza kampanyası çerçevesinde hazırlanan ve Diyarbakır’da açılan imza stantlarında imzaya açılan “Öcalan’a Özgürlük İmza Formu” ve aynı Form ile toplanan imza formlarının Terörle Mücadele Kanunun (TMK) 10. Maddesi ile yetkili Diyarbakır (1) Numaralı Hâkimliğince 27.02.2014 tarihinde TOPLATILMASINA VE EL KONULMASINA karar verilmiştir.
Bu karar yasaya, hukuka ve taraf olduğumuz uluslararası insan hakları sözleşmelerine aykırı olduğu gibi, aynı zamanda demokratik bir toplumun değer ve gereklerine de açıkça aykırıdır. Bireylerin tek tek veya bir araya gelerek toplu şekilde ortak düşüncelerini ifade etme, bunları topluma yayma, ya da görüş ve taleplerini sözlü veya yazılı şekilde resmi makamlara sunmaları ifade özgürlüğünün gereğidir. İfade özgürlüğü ise demokratik bir toplumun temel değerlerinin başında gelmektedir.
Anayasanın 2. Maddesi Türkiye’nin demokratik bir hukuk devleti olduğunu, 26. Maddesi; herkesin düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahip olduğunu düzenlemiş, taraf olduğumuz İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin (AİHS) 10. Maddesi de ifade özgürlüğünü koruma altına almıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) birçok kararında, ifade özgürlüğünün demokratik bir toplumun temel ve vazgeçilmez değenlerinin başında geldiğini vurgulamıştır. Şiddet içermeyen, ırkçı, nefret unsuru ve başkalarına hakaret öğeleri taşımayan her türlü söz, yazı ve eylem ifade özgürlüğünün kapsamındadır.
Öte yandan Anayasanın 74. Maddesi, vatandaşların kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikâyetleri hakkında, yetkili makamlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisine (TBMM) yazılı olarak başvurma hakkına sahip olduğunu düzenlemiştir. Bu hakkın kullanımı bakımından da 3071 sayılı “Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanun” yürürlüğe girmiştir.
Demokrasi, salt belli aralıklarla yapılan seçimlerle yurttaşların oy kullanmasından ibaret olmayıp, çeşitli kamusal uygulama ve toplumsal meselelerle ilgili görüş ve taleplerini özgürce başta hükümet ve parlamento olmak üzere çeşitli makamlara sunma hak ve özgürlüğünü de içermektedir. Bu durum aynı zamanda katılımcılığın da bir gereğidir. Her hangi bir toplumsal sorun ile ilgiliİMZA TOPLAMAK VE BU TALEPLERİ RESMİ MAKAMLARA SUNMAK, DÜNYADA KABUL GÖRMÜŞ EN BARIŞÇIL, MEŞRU VE DEMOKRATİK YÖNTEMLERİN BAŞINDA GELMEKTEDİR.
Başkalarının hoşuna gitmez, içeriği resmi makamlar tarafından kabul edilmezse de, bireylerin yetkililere sunmak üzere taleplerini imza altına alma çalışmalarının engellenmesi, demokratik haklara ağır bir müdahale oluşturmaktadır. Keza örgütün amaçlarıyla benzerlik ve paralellik arz etse bile, taleplerin demokratik ve şiddet oluşturmayan yollarla gerçekleştirilmeye çalışılması demokratik bir toplumun gereğidir.
Öcalan’a özgürlük” başlığıyla başlatılan imza toplama çalışması, Türkiye’nin en kadim ve ağır sorunlarının başında gelen Kürt Meselesiyle bağlantılı, otuz yıldır silahlı çatışmalarla süren ve kırk bini aşkın insanın yaşamına mal olan bir toplumsal ihtilafın nihayet barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözümü çalışmalarıyla paralel gündeme gelmiştir. Silahlı eylemlerin sona erdiği, bir yılı aşkın bir süredir insanlarımızın yaşamını yitirmediği bu süreç Sayın Öcalan ile yapılan görüşme ve başlatılan diyalog ile mümkün olabilmiştir. Halen kendisiyle süren görüşmelerle bu sorunun şiddet ve çatışma yöntemleri yerine, demokratik ve barışçıl yollarla çözümü umudu sürmektedir.
Demokratik mücadele ve siyasi araçlarla Kürt sorununun çözümünün mümkün olabileceğinin tartışıldığı bir dönemde, yetkililer tarafından “özgürlük hâkimi” olarak adlandırılan TMK 10. Maddesi ile görevli Hâkimliklerce hak aramanın en barışçıl ve demokratik yolu olan imza toplama çalışmasının “örgüt propagandası” olarak kabulü ile yasaklanması hukuka aykırı olduğu gibi, Kürt sorunun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözümü umuduna bir darbe niteliğindedir.
Toplumun bir kesiminde önemli bir etkisi ve ağırlığı bulunduğu artık herkesçe kabul edilen ve Kürt sorunu gibi derin bir toplumsal sorunun çözümünde belirleyici bir rolü olan Öcalan’ın serbest bırakılması süreci kaçınılmaz olarak toplumun gündemine gelecekti. Mahkemelerin bu toplumsal talep ve ihtiyacın önüne yasaklama kararı yoluna gitmesinde bir yarar bulunmamaktadır.
TMK Hâkimliğinin “imza formunun sol üst köşesinde Abdullah Öcalan’ın resminin bulunduğu, bu nedenle çalışmanın örgüt propagandasını oluşturma suçunu oluşturduğu” biçimindeki saptaması yersiz ve hukuka aykırıdır. Serbest bırakılması talep edilen ve bunun için demokratik bir yol olan imza metninin/formunun sol üst köşesinde fotoğrafının konulması imza toplama çalışmanın doğal bir parçası olup eylemi “örgüt propagandası” niteliğine dönüştürmez.
Diyarbakır Barosu; Kürt Sorunun çözümünde şiddet ve çatışmanın yerine barışçıl ve demokratik yöntemlerin esas alınmasında ve çatışmasızlığın kalıcılaşmasında, demokratik hakların gelişimi ve derinleşmesinin yaşamsal bir rolü olduğu görüşündedir. Bu nedenle; toplumun taleplerini imza kampanyaları gibi son derece demokratik yollarla ifade etmeleri çabalarının yasaklanmasını tehlikeli bulmaktadır.
Bu amaçla başlatılan imza toplama çalışmasını yasaklayan TMK 10. Madde ile görevli mahkeme kararının kaldırılması için bu gün yasal başvuru yapacağız.
Kamuoyuna saygıyla sunulur.
Av. Tahir ELÇİ
Diyarbakır Barosu Başkanı