Uygulamamızı İndirin

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için uygulamamızı indirebilirsiniz.

Hemen İndir
Katledilişinin 6. Yılında Ebedi Başkanımız Tahir Elçi'nin İnsan Hakları Mücadelesi Mirasına Sahip Çıkıyor, Saygı ve Özlemle Anıyoruz.

28.11.2021

Kıymetli Dostlar, Değerli Diyarbakır Halkı!

Diyarbakır Barosu’nun ebedi başkanı Tahir Elçi, bundan tam 6 yıl önce şu anda bulunduğumuz noktada, bu kadim kentin baro başkanı olmasının sorumluluğu  ile “tarihi ve kültürel mirasımızı” korumaya,   barışı savunan bir insan hakları savunucusu olmanın gerekliliği ile "savaşa, operasyona ve çatışmaya karşı" sesini duyurmaya çalıştığı esnada onlarca kameranın önünde aramızdan alındı, katledildi.

Tahir Elçi’nin katledildiği 28 Kasım 2015 tarihi, aynı zamanda Türkiye’nin demokrasiden ve barıştan uzaklaştığı bir sürecin miladı olmuştur. Bu tarihi alanda başlayan çatışmalar o günden itibaren yükselerek ve yıkıcılığı artarak devam etmiştir. İnsan hakları ihlallerinde dramatik bir yükseliş görülmüş, hükümetin demokratik değer ve taleplere sırtını dönerek, Kürt meselesinde güvenlikçi politikalara dönmesiyle bugüne kadar uzanan bir OHAL atmosferi yaşanmıştır.

Karanlık bir dönemin başlangıcı olan bu cinayetin üzerinden 6 yıl geçmiş olmasına rağmen faillerin ortaya çıkarılmasına dair bir istek ve irade ortaya konulmamış; Elçi ailesinin, hukuk camiasının ve toplumun adalet duygusu maalesef tatmin edilememiştir. İlk andan itibaren yargı makamlarının isteksiz tutumları, yapılmayan olay yeri incelemesi, kaybettirilen kamera kayıtları gibi birçok skandal gelişme, bu cinayetin aydınlatılmasını istemeyen bir iradenin varlığını açığa çıkarmıştır. Diyarbakır Barosu ve Elçi Ailesinin avukatlarının ısrarı neticesinde, cinayetin üstünden dört buçuk yıl geçtikten sonra bir iddianame hazırlanmış, üç polis memuru ve bir örgüt mensubu hakkında kamu davası açılabilmiştir.

Gerek iddianamenin içeriği gerekse yargılamayı üstlenen mahkeme heyetinin ilk celsedeki tutum ve davranışları cinayetin aydınlatılmasını istemeyen bir iradenin varlığına dair kanaatlerimizi pekiştirmiş, son celsede ise organize bir kötü niyet ve manipülasyonun olduğu ayan beyan ifşa olmuştur. Olaya ilişkin bir bilgisi olmadığı halde sahte tanıkların nasıl oluşturulmaya çalışıldığı, söz konusu kişilerin ne şekilde ve kimler tarafından baskılandığı ve soruşturmanın nasıl manipüle edilmek istendiği, duruşma tutanaklarına bütün ayrıntıları ile yansımıştır. Açık tanık beyanlarına rağmen hala soruşturma sürecindeki bu hukuksuzluklara karşı yargısal sürecin başlatılmamış olmasını üzülerek ve endişeyle izlemekteyiz. Bir hukuk devletinde tanıkların yargı görevi yürüten kişi ve kişilerce yönlendirilerek soruşturmanın manipüle edilmesi,  bu görevi yürütenlerin keyfiliğinin ve süreçteki hukuksuzluğun sınırlarını gösteren bir skandaldır.

Tahir Elçi cinayeti alelade bir cinayet değil , bu dava da sıradan bir dava değildir. Tahir Elçi Kürdistan’ın en kıymetlilerinden biri olarak, bir siyasi cinayete kurban gitmiştir. Diyarbakır Barosu olarak bu siyasi cinayetin aydınlatılmasının güçlü bir siyasi irade ile mümkün olacağını ilk günden beri söylüyoruz. Nitekim dönemin Başbakanı olarak siyasi sorumluluğun muhatabı olan Ahmet Davutoğlu, cinayetten 5 yıl sonra cinayetin yaşandığı bu kentte yaptığı açıklamada; bu cinayetin “siyasi bir suikast” olduğunu söyleyerek bizleri bir kez daha doğrulamıştır. Dönemin başbakanının bu açıklamaları soruşturmanın seyrine yeni bir boyut kazandırmıştır. Bu davanın, siyasi ağırlığına ve Tahir Elçi’nin isminin hatırasına yaraşır bir şekilde sürdürülmesi siyaset ve yargı kurumunun boynunun borcudur.

Değerli dostlar,

Türkiye’nin Kürt meselesinde;  demokratik yaklaşımları, diyalog ve müzakere yolunu tercih ettiği dönemler herkes için umut ve güven ortamı tesis ederken;  güvenlikçi politikalara dönüş,  Türkiye toplumunu ve devletin yönetilme biçimini dramatik biçimde etkilemektedir.  2015’in 28 Kasımında tam da burada, Tahir Elçi’nin insanlığa karşı son görevini yerine getirdiği bu minarenin altında başlayan karanlık,  sadece burada değil Türkiye’nin hemen her köşesinde demokrasi ve insan haklarının rafa kaldırıldığı yeni bir sürece de gerekçe olmuştur.

2015’ten beri bir siyasi kriz yaşayan Türkiye, baştan başa bir insan hakları krizinin de yaşandığı bir ülkeye dönüşmüştür. Siyasi krizleri, insan haklarını çiğneyerek örtebileceğini düşünen siyaset kurumunun, tarihten alması gereken en önemli ders; insan haklarını baskılayan bir rejimin sonsuza kadar sürmeyeceği, insan haklarının mutlaka galip geldiğidir. Dolayısıyla Kürt meselesi başta olmak üzere, bireysel ve kolektif hakları tanıyan, bunlara riayet eden, insan haklarına dayalı bir rejimin tesisi herkes için hayati bir ihtiyaç ve bir güven kaynağıdır. Kürt toplumu da Türkiye toplumu da çatışmaların, hak ihlallerinin mağduru ve yorgunu olduğu kadar, barışı gözünde tüterek beklemektedir. Türkiye’de herkesin iyiliğini isteyen bir siyaset, bugüne kadar yaşananlardan ders çıkararak herkes için iyi olanı isteyecek ve hayata geçirecek cesarete de sahip olmak durumundadır.

Türkiye’de, insan hakları rejiminin tesis edildiği, siyasetin derinleştirdiği kutuplaşmanın aramızdan çekildiği, Kürt meselesinin demokratik ve evrensel değerleri ölçü alarak çözüme kavuştuğu bir toplumsallık, ebedi başkanımız Tahir Elçi’nin de özlemidir. Biz Diyarbakır Barosu olarak böyle bir geleceği inşa etme yolunda üst üste koyduğumuz her taşın, içinde yaşadığımız topluma olan sorumluluğumuz kadar,  değerli başkanımıza olan sözümüzün bir gereği olduğunu da biliyoruz.

Bizler Tahir Elçi’nin dostları olarak; ömrünü ağır insan hakları ihlalleriyle mücadeleye adayan, son nefesinde bile şiddete karşı barış ve demokrasiyi savunan ebedi başkanımızın aramızdan alınışının altıncı yılında,  kendisini bir kez daha saygıyla anıyor, barış, demokrasi, özgürlük ve insan hakları mücadelesini sürdürmeye devam edeceğimizi, onun aziz hatırası önünde bir kere daha yineliyoruz.

Diyarbakır Barosu olarak, kolluk ve yargı yetkisinin olabildiğince keyfi ve kötüye kullanılarak,  Tahir Elçi cinayetinin karartılması çabalarına karşı, karanlığa fener tutmaya devam edeceğiz! Bu cinayetin tasarlanması, işlenmesi ve üzerinin örtülmesinde doğrudan ve dolaylı rolü ve etkisi olan herkesin yargı önüne çıkarılması için çabamızı sürdüreceğiz.

Tahir Elçi’ye, Türkiye ve Kürdistan kamuoyuna söz veriyoruz.