Uygulamamızı İndirin

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için uygulamamızı indirebilirsiniz.

Hemen İndir
Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ağının Diyarbakır İlindeki Son Bir Yıla İlişkin Kadına Yönelik Şiddet Rapor Açıklaması...

25.11.2020

Basına ve Kamuoyuna

Saygıdeğer basın emekçileri, 8 Mart 2019’da kuruluşunu deklare eden Diyarbakır Şiddetle Mücadele Ağı olarak şehrin şiddet çetelesini çıkardığımız üçüncü raporumuzu sizler aracılığıyla kamuoyuyla paylaşmaktayız. Ağda yer alan kurumlar olarak, şiddet başvurularını ortak veri tabanında buluşturup il düzeyinde veri oluşturmayı ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddetle daha etkili bir biçimde mücadele etmek için politikaların oluşturulmasını amaçlamaktayız.

Gerek 1986 yılında taraf olduğumuz CEDAW gerekse 2014 tarihinde yürürlüğe giren İstanbul Sözleşmesi kadına yönelik şiddeti, kadınların yalnızca kadın olmaları sebebiyle karşılaştıkları ve eşitsiz güç ilişkilerinden kaynaklanan bir olgu olarak ele almıştır. Toplumsal cinsiyete dayalı şiddet bir insan hakkı ihlali ve ayrımcılık biçimidir. Sözleşmeler, imzalayan bütün ülkeler için bağlayıcıdır ve devletlere kapsamlı yükümlülükler getirmektedir.

2012 yılında yürürlüğe giren 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanuna göre şiddet, yalnızca fiziksel değil; ruhsal, sözlü,  ekonomik şiddet olarak geniş anlamda anlaşılmalıdır. Zira şiddete maruz kalanlar, hayatın her alanında, cinsiyetlerinin yanında, renk, ırk, dil, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği, inanç, sosyal statü gibi başka pek çok sebeple de şiddete maruz kalabilmektedir.

Diyarbakır Şiddetle Mücadele Ağı olarak yukarıda bahsi geçen ulusal ve ulus üstü mevzuat kapsamında devletin yükümlülüklerine dikkat çekmek ve toplumsal farkındalık yaratmak amacıyla hem ayrıntılı raporumuzu hem de aşağıdaki gözlem ve önerileri sizlerle paylaşıyoruz;

Diyarbakır şiddetle mücadele ağı bileşen kurumlarına 10 Aralık 2019’dan 21 Ekim 2020 tarihine kadar 1841 başvuru yapılmıştır.

657 kadın boşanma talebinde bulunmak için Adli Yardım Birimine başvurmuştur.

770 kadın sığınakta kalma talebiyle başvuruda bulunmuştur.

Sadece Diyarbakır’ da 11 kadın erkekler tarafından katledilmiştir.

15 kadın şüpheli olarak bir şekilde hayatını kaybetmiştir.

Öldürülmeye teşebbüs edilen 3 kadın yaralı kurtulmuştur.

Polislerce evleri basılan 2 kadın polis ve köpeklerle işkenceye maruz bırakılmıştır.

Kadına yönelik şiddetle mücadele eden Rosa Kadın Derneğinde arama yapılarak başvuru evrakları hariç tüm resmi evrak ve defterlerine el konulmuştur.

Kent genelinde 5 ayrı operasyonla 76 kadın aktivist siyasetçi gözaltına alınıp onlarcası tutuklanmış, biri ev hapsine alınmıştır.

6284 SAYILI KANUNUN UYGULAMASINDA KARŞILAŞILAN SORUNLAR:

Şiddete uğrayan kadın ve çocukların ilk başvurdukları birim olan kolluk kuvvetleri, şiddet mağdurlarını yanlış yönlendirerek şikayetçi olmalarının önüne geçmekte, şiddetin raporlandırılmasına engel olmakta, suçlayıcı ve cinsiyetçi ifadeler kullanmakta, caydırıcı bilgiler paylaşarak şiddet mağdurlarının adalete erişimini zorlaştırmaktadır.

Kamu personelinin, kadınları eve dönmeye ve faille barıştırmaya yönelik çabaları, başta yaşam hakkına dair olmak üzere kadınlar açısından çok büyük can güvenliği riski barındırmaktadır.  

Kadına yönelik şiddetle mücadele alanında yasa gereği işbirliği içinde olması gereken kurumların çalışanları toplumsal cinsiyet, görüşme teknikleri ve kadın hakları alında bilgi sahibi olmadıklarından dolayı şiddet mağdurları ile yaptıkları görüşmeler sonucunda mağdur kendisini suçlu hissetmekte, yargılandığı ve yaftalandığı hissine kapılmakta, ikincil travma yaşamaktadır.

6284 sayılı Kanun kapsamında geçici maddi yardım, tedbir nafakası, psikolojik, mesleki veya hukuki rehberlik hizmeti verilmesi, çocuklar için kreş desteği gibi kadınları güçlendirecek koruyucu tedbirlerin verilmediği görülmektedir. Bu durum, kadının şiddet ortamından çıkmasını zorlaştırmaktadır.

Elektronik kelepçe uygulaması kimi şiddet vakalarında olmazsa olmaz bir tedbirken, bunun sadece pilot illerde uygulanmaya devam edilmesi, Diyarbakır yerelinde pratikte karşılığı olmayan bir düzenleme olarak kalmasına yol açmaktadır.

NAFAKA İLE İLGİLİ KARŞILAŞILAN SORUNLAR:

Nafaka düzenlemesinin sürekli gündeme getirilmesi boşanma sürecinde olan kadın caydırıcı etki yaratmaktadır. Ayrıca bu mevzunun politik bir argüman olarak belirli zaman aralıklarıyla kullanılması İstanbul Sözleşmesi ve 6284 Sayılı Kanunu tartışmaya açmaktadır. Oysaki hali hazırda mahkemeler tarafından hükmedilen tedbir nafakaları hem çok düşük miktarda hem de çok büyük oranda tahsil dahi edilememektedir.

ŞİDDET ÖNLEME VE İZLEME MERKEZİ(ŞÖNİM) İLE İLGİLİ KARŞILAŞILAN SORUNLAR:

ŞÖNİM’lerde karşılaşılan kötü uygulamaların başında kadınlarla caydırıcı ve yanlış bilgilerin paylaşılması, sığınak ve diğer uzman desteklerine ilişkin taleplerin darp raporu veya tedbir kararı olmadığı için reddedilmesi, kadınların eve dönmeye veya şiddet uygulayanla barışmaya zorlanmaları gibi uygulamalar gelmektedir.

Diyarbakır’da 2016 yılı itibariyle başlayan kayyım politikası ile birlikte kadın düşmanı pratikler sergilenmektedir. Nüfusu yüz bini geçen belediyelerin kadın sığınağı açması gerekliyken belediyeler sığınak açmadıkları gibi var olan sığınakları da pandemi sürecinde işlevsiz hale getirmiştir.

PANDEMİ SÜRECİNDE YAŞANAN SORUNLAR:

2020 yılında yaşanan pandemi sebebiyle uygulanan karantina tedbirleri, kadına yönelik ev içi şiddeti tırmandırmıştır. Evde kalma sürelerinin artması ve bu süreçte İnfaz Yasasında yapılan değişiklikler sonucu şiddet uygulayan erkeklerin serbest kalması ve kadınların korunması için alternatif mekanizmaların üretilmemesi ile birlikte kadınların şiddete maruz kalma oranları da artmıştır.

Kayyım politikası ile yönetilen sığınaklar, tedbir adı altında yeni başvuru almamış, şiddet sonucu ulaşılan mekanizmalar başvuruları zorlaştırmış bu sebeple de barınma ile ilgili başvurular azalmıştır. Aile, Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanlığına bağlı sığınaklarda yoğunluk olması,  pandemi sürecinde fiziksel koşulların sağlıksız olması kadınlar için başvuru sürecinde caydırıcı olmuş ve kadınlar sağlıksız koşullarda yaşamak yerine şiddet ortamına dönmek zorunda kalmıştır. Ev içinde uğradığı şiddet sonucu başvuran kadınlar, 155 polis imdat hattının ihmalkar davrandığını, kolluğun salgını bahane ederek şiddet başvurusu almadığını, kadınların acil destek hatlarına ulaşamadıklarını ve KADES uygulamasının aktif olmadığını aktarmışlardır.

 Pandemi sürecinde kadının ev içi görev paylaşımında emeği sömürülmüş, hijyen, beslenme , eğitim, çocuk yaşlı bakımı tamamen kadınlara bırakılmış ev temizliği gibi gündelik işlerde çalışan kadınlar çoğunlukla işsiz kalmıştır.

ADLİ MEKANİZMALARDA KARŞILAŞILAN SORUNLAR:

Suçu şikayet etmek amacıyla savcılıklara başvuran kadınların en sık rastladığı kötü uygulama, şikayetlerinin ve taleplerinin işleme alınmaması, başvurularına ciddiyetsiz yaklaşılması ve cesaretlerini kıracak tutumlar takınılmasıdır.

Şikayet sonucu başlatılan soruşturmalarda deliller toplanmamakta ve etkili bir soruşturma yürütülmemektedir. Şiddet uygulayan erkekler, tutuksuz yargılanmakta, yargılama neticesinde de ceza almamaktadırlar. Bu durum kadınları şiddete karşı korumasız bırakmakta, şiddet failine uygulanan haksız tahrik ve iyi hal indirimleri ise faili cesaretlendirmektedir.

Kasten öldürme suçunun eşe karşı işlenmesi halinde oluşan nitelikli halin yalnızca resmi eşe karşı işlendiğinde uygulanması, sevgilisi ya da birlikte yaşadığı erkek tarafından öldürülen kadınlar açısından adaletsiz bir durum yaratmaktadır.

Kadına yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla şiddetle mücadele alanında çalışan meslek örgütleri ve STK’ların, davaya katılma talepleri reddedilmektedir.

SAĞLIK-KÜRTAJ:

Sağlık kurumlarında kadınların karşılaştığı kötü uygulamaların başında kadınların yasal kürtaj haklarından yararlanmalarının engellenmesi gelmektedir. Kadınların kürtaj talepleri, yasal kürtaj süresi içindeyken ve diğer tüm koşulları sağlamışken keyfi şekilde ya da kürtajın yasak olduğu gerekçesiyle reddedilmektedir.

YARGI TACİZİ:

22 Mayıs 2020 tarihinde Rosa Kadın Derneğine yapılan operasyonla başlayarak, kentte 2 ay içerisinde 5 operasyon yapılmış, 76 kadın hakları savunucusu ve siyasetçi bu operasyonlarda gözaltı ve tutuklamalar ile yargı tacizine maruz kalmıştır.

Kadınlar; 8 Mart dünya kadınlar günü mitingine, barış hayal atölyesine, Mor Konvoy etkinliğine, adayı olduğu siyasi partinin aday tanıtım toplantısına katıldıkları için tutuklanıp aylarca özgürlüklerinden mahrum bırakılmıştır. Kadınların örgütlenme, düşüncelerini yayma ve örgütlenme özgürlüklerini kullanmaları kriminalize edilerek şiddetle mücadele eden kadınlar şiddete maruz bırakılmıştır.

Covid-19 virüsünün yoğunluk gösterdiği ve insanların evlerinden dahi çıkmaya çekindiği zamanlarda, gece yarısı, hijyen kuralları dikkate alınmadan, kolluk görevlileri tarafından ve köpekler eşliğinde yurttaşların evleri basılmış, işkence ile gözaltı ve tutuklamalar yapılmıştır. Diyarbakır’da haksızca açılan soruşturmalarda 70’li yaşlarda ve ağır kronik rahatsızlıkları bulunan Barış Anneleri Rebia Kıran ve Makbule Özbek gibi çok sayıda yaşlı ve hasta yurttaş günlerce gözaltında kalmış, bir kısmı tutuklanmıştır.

NEFRET VE AYRIMCILIK:

LGBTİ+ların, kurumsal nefret söyleminden doğrudan etkilendiği görülmektedir. Nefret söyleminin üst düzey yöneticiler tarafından sahiplenilmesi, LGBTİ+ların adalate erişiminde ciddi zorluklara neden olmaktadır. LGBTİ+ları koruyan mekanizmaların olmaması, LGBTİ+ların varoluşlarının yok sayılması gibi etkenler LGBTİ+ların günlük hayat içerisinde uğradığı hak ihlallerinin de görmezden gelinmesine neden olmaktadır.  Yok sayma hali adli süreçlerinden sonra cezasızlıkla son bulmakta ve şiddetle mücadele konusunda onarıcı adaletin tesisi sağlanamamaktadır.

CEZAEVİNDEKİ SORUNLAR:

Diyarbakır Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda çift kelepçe uygulaması başlatıldığı ve insan onuru ile bağdaşmayan, çıplak arama uygulamasının yapıldığı bildirilmiştir.

Diyarbakır Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda koğuş içerisinde ve mahrem alanları görecek şekilde kameralar bulunmakta, bu durum özel hayatın gizliliği hakkını ihlal etmektedir.

Mahpuslar, pandemi nedeniyle birçok aktivitenin kısıtlandığını ve koğuşlarda Kürtçe şarkı söyleyerek aktivite gerçekleştirdikleri zaman memurlar tarafından uyarıldıklarını belirtmişlerdir.

Kadın tutsaklar kaldıkları oda ve kısımların pandemi sürecinde çok nadir dezenfekte edildiğini, virüse karşı ürünler ve temizlik malzemelerinin kendilerine verilmediğini, ürün ve malzemelerin hapishane kantininde piyasa değerinin çok üzerinde bir fiyatla kendilerine satıldığını ifade etmişlerdir.

Yemeklerin yeterli ve besleyici olmadığı,  diyet yemek zorunda olan hükümlü ve tutuklulara diyet yemeklerin verilmediği, kurumda anneleriyle birlikte kalan çocukların beslenmesi için gerekli gıdaların temin edilmediği belirtilmiştir.

ÖNERİLER;

6284 Sayılı Kanunun etkili bir şekilde uygulanabilmesi devletin, kadına yönelik şiddetle mücadeleyi ilke olarak belirlemesi ve kadınları, kazanımlarıyla tehdit etmeyip İstanbul Sözleşmesinden kaynaklanan negatif ve pozitif yükümlülüklerinin yerine getirilmesiyle mümkündür. Bu nedenle, kadın alanında çalışan derneklerin üye ve yöneticilerine yönelik yargı tacizi sona erdirilmeli ve devlet, kadın cinayetlerine yönelik acil eylem planı oluşturarak asıl görevini hatırlamalıdır.

 

Şiddet mağduru kadınların adli ve idari makamlara yaptığı başvurular ivedi olarak takip edilmeli, kamu personelinin  “şikayetten vazgeçirme”, ”uzlaştırma” gibi davranışları sona erdirilmeli, kısa süreli işlevsiz koruma tedbiri kararları verilmemeli ve bu alanda çalışan kamu görevlilerinin toplumsal cinsiyet eşitliği, nefret ve ayrımcılıkla mücadele gibi konularda kapasiteleri artırılmalıdır. KADES uygulamasını kullanan kadınlar yakından takip edilmeli gerekli önlemler alınmalı, sadece kadına yönelik şiddet başvuruları alan ve 7/24 çalışan bir hat oluşturulmalıdır.

 

Pandemi koşullarında kadına yönelik şiddetin önlenmesinin en önemli koşulu; İstanbul sözleşmesinde yer alan önleme, koruma, kovuşturma ve politika geliştirme maddelerinin etkili bir şekilde uygulanmasından geçmektedir. Bu kapsamda ŞÖNİM’ler ve Belediyelere bağlı Sığınaklarda gerekli sağlık tedbirleri derhal alınmalı, odalar ayrılmalı, risk grupları mevcut ise karantina haline uygun yerleşimler planlanmalı ve kamuoyu bu konuda bilgilendirilmelidir.

 

Türkiye’deki infaz rejimi mevzuatının ve politikasının uluslararası insan hakları hukukuna ve özel olarak da mahpus haklarına uygun hale getirilmesi gerekmektedir. Mahpuslara yaşatılan işkence ve kötü muamele uygulamalarından derhal vazgeçilmeli, mahpuslara uluslararası hukukun emrettiği şekilde insana yaraşır bir muamele gösterilmelidir. Özellikle pandemi koşulları dikkate alındığında mahpusların sağlığa erişim hakkının sağlanması hayati önemdedir ve devlet bununla ilgili yükümlülük altındadır.

 

Şiddet mağduru kadınların adli süreçlere başvuru yaparken olumsuz tutum ve davranışlara maruz kalmaması için Kürtçe bilen kamu görevlilerinin istihdam edilmesi, Kürtçe kamu spotu ve yayınların basılıp yaygınlaştırılması dil temelli ayrımcılıkla mücadele açısından elzemdir.

 

LGBTİ+’lara yönelik ayrımcılığın önlenmesi için, kamu kurumları ve STK’ların onarıcın adaletin tesisi ve cezasızlıkla mücadele açısından öncelikle LGBTİ+ varoluşunu tanıyarak açıkça “cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayrımcılığı ile mücadele etme” ilkesini benimsemesi gerekmektedir.  LGBTİ+ların sığınma evine alınmasıyla ilgili özel önlemler geliştirilmeli ve bu konuda ayrımcı tutumlardan vazgeçilmelidir.

 

Nafaka ile ilgili tartışmalara son verilerek hali hazırda boşanma sürecinde olan kadınları ekonomik olarak güçlendirecek çalışmaların yapılması gerekmektedir. Bunun için nafakaya hükmedilirken, kadının ve çocuğun geçimini sağlayacak bir miktar belirlenmeli, hükmedilen nafakanın tahsil edilebilmesi için caydırıcı düzenlemeler yapılmalı ve nafakanın icrası kolaylaştırılmalıdır.

Kayyım politikalarıyla işlevsiz hale getirilen sığınaklar bir an önce aktifleştirilmeli ve sığınakların sayısı ihtiyacı karşılayacak seviyeye çıkarılmalıdır.

Yukarıda tespit ettiğimiz hak ihlalleri ve yapmış olduğumuz öneriler kapsamında devleti yükümlülüklerini yerine getirmeye davet ediyoruz. Bizler Mirabel Kardeşlerden miras aldığımız ruhla mücadeleye devam edeceğimizi 25 KasımKadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü vesilesiyle bir kez daha deklare ediyoruz.

Jin Jiyan Azadi

Diyarbakır Şiddetle Mücadele Ağı                                       

Rosa Kadın Derneği

Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi

Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi

Diyarbakır Barosu LGBTİ+ Hakları Komisyonu

İnsan Hakları Derneği Kadın Komisyonu

SHU-DER Diyarbakır Şubesi

TMMOB Diyarbakır Şubesi

Eğitim-Sen Diyarbakır Şubesi

ÖHD Diyarbakır Şubesi

 SES Diyarbakır Şubesi

KESK Amed Kadın Meclisi

TTB Diyarbakır Kadın Komisyonu

DAKAH-DER

DERMEZ