Uygulamamızı İndirin

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için uygulamamızı indirebilirsiniz.

Hemen İndir
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ YAŞATIR! İSTANBUL SÖZLEŞMESİNDEN VAZGEÇMİYORUZ

01.07.2021

  

BASINA VE KAMUOYUNA

 

  “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi”  bilinen adıyla İstanbul Sözleşmesi, 11 Mayıs 2011'de İstanbul'da imzaya açılmış,  Türkiye sözleşmeyi çekincesiz olarak imzalayan ve onaylayan ilk ülke olmuştur. Sözleşme, 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

İstanbul Sözleşmesi, uluslararası hukukta, kadına yönelik şiddet konusunda yaptırım gücü olan, bağlayıcı, bağımsız bir izleme mekanizması kurulmasına yer veren, şiddetin toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bir sonucu olduğunu vurgulayan en kapsamlı sözleşmedir. Türkiye İstanbul Sözleşmesi ile kadına yönelik şiddetle mücadelede “şiddete sıfır tolerans” prensibi ile hareket edeceğinin sözünü vermiştir. Ancak gelinen noktada kadın karşıtı politika izleyenlerin İstanbul Sözleşmesi’ni hedef göstermeleri, Sözleşmeye karşı sanal mağduriyetler yaratarak karalama kampanyası yürütmeleri; kadına yönelik şiddetle mücadelede adli ve ayrımcı pasifliğe yol açmıştır.  

İstanbul Sözleşmesinde şiddetin bir insan hakları ihlali olduğu vurgulanmış ve Sözleşmenin etkin uygulanmasının sağlanması için bağımsız bir izleme mekanizması (GREVIO) kurulması kabul edilmiştir.  GREVIO Türkiye’ye ilişkin ilk Değerlendirme Raporunu 15 Ekim 2018 tarihinde açıklamıştır. GREVIO Türkiye Raporunda; uygulamada kadınlara yönelik şiddetle mücadelede eksikliklere ve engellere dikkat çekilmiştir.  Raporda tavsiye edilen temel öneri toplumsal cinsiyet eşitliği ilkesinin bütün politika ve önlemlere ana ilke olarak yerleştirilmesi olmuştur. Ancak GREVIO raporunun önerileri doğrultusunda adım atılması bir yana, bunun aksine Türkiye’de neredeyse ‘toplumsal cinsiyet eşitliği’ terimi zararlı ve tehlikeli bir ifade olarak gösterilmiştir.

Özellikle bu ilk raporun açıklanmasının ardından İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik saldırılar başlamış, amacı ve içeriği manipüle edilmiştir. Sözleşmenin sağladığı koruma mekanizmalarının “aileyi yıktığı, erkekleri mağdur ettiği” ; LGBTİ+’ları hedef göstererek “eşcinselliğe özendirdiği” iddia edilmiştir. Oysa aileyi yıkan Sözleşme değil erkek şiddetidir. İstanbul Sözleşmesi böyle manipülatif söylemlerin aksine, toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin ortadan kaldırılmasının, kadın-erkek eşitliğinin sağlanmasının ve kadınların yaşam haklarının güvencesidir.

Türkiye, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile tek taraflı olarak 20 Mart 2021 tarihinde İstanbul Sözleşmesi'nden çekildiğini duyurmuştur. Haksız çekilme kararı 23 Mart 2021 tarihinde Avrupa Konseyi'ne bildirilmiştir. Nihayetinde haksız çekilme kararı 1 Temmuz’da yani bugün resmiyet kazanmıştır.

İstanbul Sözleşmesi’nden Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile çekilme, hukuken yok hükmündedir.  Zira Sözleşme temel hak ve özgürlüklere ilişkin olup; Anayasal güvence ile teminat altına alındığından bu hakların Cumhurbaşkanı kararı ile ortadan kaldırılması mümkün değildir. Bu karar Kadınların İnsan hakları alanındaki kazanımlarını geriye doğru ortadan kaldırmak ve tüm insan hakları belgelerini tartışmaya açmak demektir.

Sözleşme mevcut siyasal iktidar tarafından çekincesiz olarak imzalanmış, yine aynı iktidar tarafından çekilme kararı verilmiştir. Mevcut İktidar, bu çekilme kararına dayanak gerekçeleri somut olarak ortaya koyamamış,  sunulan sözde gerekçeler ise ne kamuoyunu, ne kadınları ne de bu alanda mücadele edenleri ikna edememiştir.

Bu bağlamda hukuksal süreç içerisinde Türkiye Barolar Birliği, Barolar, Dernekler ve Siyasi Partiler tarafından Danıştay’da mezkur kararın iptaline ilişkin davalar açılmıştır. Açılan davalarda Danıştay bu tarih itibariyle yürütmenin durdurulması istemlerinin bir kısmını reddetmiş, diğerlerine ilişkin ise henüz bir karar vermemiştir. Davalar Danıştay önünde Esas yönünden ise derdest durumdadır. Cumhurbaşkanının fonksiyon gaspının Danıştay kararı ile Anayasaya uygun bulunması, yasama yetkisine müdahalenin kabulüdür.

Sözleşmeden çekilmek Türkiye’nin kadına yönelik şiddetle mücadele alanındaki yükümlülüklerinden vazgeçmesi anlamına gelmektedir. İstanbul Sözleşmesi’nin iç hukukta uygulaması olan 6284 Sayılı Kanun’un temelini yıkmaktadır. Bu koşullar altında kadınları şiddetten koruyan yasalar ve mekanizmalar risk altında olacaktır.

İstanbul Sözleşmesi, kadınların ve kadın örgütlerinin ortak mücadelesi sonucu elde ettikleri çok önemli bir kazanımdır.  Toplumun yarısına etki eden bu sözleşmeden tek bir kişinin kararı ile çekilmeyi kabul etmiyoruz. Sözleşmeden çekilme işleminin iptali için mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğimizi kamuoyuyla paylaşıyoruz.

 

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ YAŞATIR!

İSTANBUL SÖZLEŞMESİNDEN VAZGEÇMİYORUZ!

 

 

                        DİYARBAKIR BAROSU KADIN HAKLARI MERKEZİ