Kullanıcı deneyiminizi artırmak için uygulamamızı indirebilirsiniz.
- Baromuz
- Merkezler & Komisyonlar
- Komisyonlar
- Merkezler
- Raporlar
- Duyurular
- Yayınlar
- Baro Bültenleri
- Diğer
- İletişim
06.10.2017
İşkence, Kabul Edilemezdir!
04.10.2017tarihindeMuğla’nın Fethiye ilçesine bağlı Seydikemer kırsalında PKK'li oldukları ileri sürülen 7 kişinin ön operasyonel faaliyet içerisinde oldukları gerekçesiyle içerisinde bulundukları araçtan indirilerek öncelikle ters kelepçeyle gözaltına alındıkları ve üst aramalarının da soyularak, çıplak halde yapılması medya ve sosyal medyada yer almış, yapılan uygulamanın rutin dışı olması, işkence ve kötü muamele kapsamında kalması nedeniyle vicdanları yaralamıştır.
Bilindiği üzere Türkiye Cumhuriyeti Devleti Anayasası’nın 17. maddesi, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 3. maddesi, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nun 1984 yılında kabul ettiği “İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı ya da Onur Kırıcı Muamele ya da Cezaya Karşı Sözleşme” ve içeriği, işkenceyi mutlak bir biçimde yasaklamıştır. Anayasanın 17. maddesi ve uluslararası sözleşmeler taraf devlete, dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti devletine işkence, insanlık dışı ve onur kırıcı muameleye karşı mücadeleye dair negatif yükümlülükler yüklemiştir.
Hem ulusal hem de uluslar arası belgelerde düzenlenen ve uyulması zorunlu olan işkence yasağı hakkında devletlerin etkin soruşturma yapma ve işkence eyleminin sorumlularını açığa çıkarma yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu yükümlülüğe karşın Fethiye’de yaşanılan somut olayda yükümlülük sahibi ilgili makamların aksine uygulamalarda bulunması hukuk kurumlarını ve toplumu bir bütün olarak endişelendirmektedir. Yakın zamanda Şemdinli’de sivil kişilerin usule uygun hiçbir gözaltı kararı olmaksızın alıkonularak, yasa dışı örgüt mensuplarına destek verdikleri gerekçesiyle toplu bir biçimde işkenceden geçirildiğine ilişkin benzer bir toplu işkence vakasının yaşanması biz insan hakları kurumlarının ve meslek örgütlerinin hukukun ve toplumun geleceği hakkında dile getirdiğikaygıları derinleştirmektedir.
Diyarbakır Barosu olarak, ülkenin neredeyse her bölgesinde artık sıkça rastlanılan bu tür keyfi uygulamaları kınayarak, bu uygulamaların resmi güvenlik uygulamalarına dönüşmesine engel olmak için bağımsız kişi ve gruplar ile insan hakları çevrelerini tekrar seslerini yükseltmeye davet ediyoruz. Yaşanan ağır insan hakları ihlallerin temel dayanağı olan OHAL rejiminden vazgeçilerek olağan insani ve sivil hukuk kurallarına riayet edilmesi çağrımızı sorumlulara iletmek ahlaki, mesleki ve vicdani sorumluluğumuzun bir gereğidir. Ayrıca cezasızlık zırhına bürünmeden, sorumlu kamu personeli hakkında ivedilikle adli ve idari soruşturma yürütülmesini talep etmekteyiz. Bu bağlamda hukuk dışı her tür eylemin karşısında durarak bu tür eylemlerde mağdur olan her sivilin uğradığı hukuk dışı uygulamanın takipçisi olacağımızı kamuoyunun bilgisine sunuyoruz. 06/10/2017
Diyarbakır Barosu Başkanlığı