Kullanıcı deneyiminizi artırmak için uygulamamızı indirebilirsiniz.
- Baromuz
- Merkezler & Komisyonlar
- Komisyonlar
- Merkezler
- Raporlar
- Duyurular
- Yayınlar
- Baro Bültenleri
- Diğer
- İletişim
24.03.2020
BASINA ve KAMUOYUNA
Türkiye cezaevlerinde yaklaşık 300.000’e yakın mahpusun bulunduğu, bu sayının tüm zamanların en yüksek oranı olduğu tüm kamuoyunun takdirindedir. Bu rakamın bu kadar yüksek olmasında siyasal, sosyal, ekonomik politikaların etkisi olmakla birlikte hiç kuşkusuz ana etkenin Türkiye’nin ceza adalet sistemindeki sorunlu yaklaşımdan kaynaklandığını düşünmekteyiz. Ceza adalet sisteminin ana amacı olan suç-ceza denkleminin dışına çıkan, toplumu değil devleti önceleyenbir yargı sistemi ile karşı karşıyayız. Bunun yanı sıra tutuklama tedbirinin son yıllarda sıkça istismar edildiği ve istisna olarak düzenlenen tutuklu yargılamanın temel ilke haline geldiği, hukuk camiasının genel kabulü haline gelmiştir. Tüm bu çarpık yaklaşımlar ve kötü uygulamalar nedeniyle hapishaneler kapasitelerinin üzerinde mahpus barındırmakta, buna hapishanelerdeki tutulma koşulları da eklendiğinde, hukuki ve insani açıdan büyük trajedilere yol açmasından endişe etmekteyiz.
Mahpus sayısındaki bu fahiş artışa karşı, hapishanelerin nüfusunu azaltmaya yönelik olarak infaz rejiminde düzenleme yapılmasını öngören yasa tasarısının TBMM’nin gündemine eklendiği yönündeki bilgi kamuoyuna yansımıştır. Yine kamuoyuna yansıyan bilgilere göre infaz rejiminde öngörülen değişiklik, yukarıda bahsettiğimiz yargı krizinin yarattığı ağır sonuçları kısmen de olsa hafifletmek yerine daha da ağırlaştıracaktır.
Ülkenin yaşadığı sosyal, siyasal ve ekonomik krizi aşmanın, toplumsal barışı inşa etmek için yeni bir başlangıç yapmanın yolunun; özellikle devlete karşı işlenen suçlar ve düşünceleri nedeniyle cezaevlerinde bulunan mahpuslar için de infaz rejiminde düzenleme yapılmasından geçtiğine inanmaktayız. Gerek Anayasanın 10. Maddesi ile düzenlenen kanun önünde eşitlik ilkesi, gerek temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası sözleşme ve belgelerde yasa önünde eşitlik, ayrımcılık yasağını da içeren bir yaklaşımla evrensel bir ilke olarak ele alınmış ve kabul edilmiştir. Devletin yasa önünde eşitlik ilkesi karşısındaki konumu Anayasanın 10.Maddesinde düzenlenmiş, 11.Maddesi ile de anayasal bağlayıcılık pekiştirilmiştir. Bu ilkeyi uygulama, uyma ve uyulmasını sağlama yükümlülüğü öncelikle devlete yüklenmiştir. İlkenin temel yükümlüsü olan devletin, her düzey ve nitelikteki tüm organ ve görevlileriyle yasa önünde eşitlik ilkesine uygun davranması gerekmekte olup devlet organları ve idare makamları için öngörülen bu yükümlülüğün, ilkenin ayrım gözetmeme boyutunu da kapsadığı kuşkusuzdur.
Biz aşağıda imzası bulunan Barolar olarak; yaşanan salgının ciddiyeti ve cezaevlerinde bulunan mahpusların yüksek risk grubunda bulundukları dikkate alınarak, salgına karşı cezaevlerinde bulunan tüm mahpuslar yönünden gerekli ve önleyici tedbirlerin ivedilikle alınması yönündeki talebimizi daha önce kamuoyuyla paylaşmıştık.
İnfaz rejiminde yapılacak olan düzenlemede; devletin, eşitlik ilkesine ve ayrımcılık yasağına uygun davranarak, suç ayrımına gitmeden “infazda eşitlik” ilkesi yönünde bir düzenleme yapmasının hukuki ve vicdani yönden elzem görmekteyiz. Unutulmamalıdır ki devleti güçlü kılan güç değil adalettir.
Saygılarımızla. 24.03.2020
Adıyaman Barosu
Ağrı Barosu
Batman Barosu
Bingöl Barosu
Bitlis Barosu
Dersim Barosu
Diyarbakır Barosu
Hakkari Barosu
Mardin Barosu
Muş Barosu
Siirt Barosu
Şanlıurfa Barosu
Şırnak Barosu
Van Barosu