Kullanıcı deneyiminizi artırmak için uygulamamızı indirebilirsiniz.
- Baromuz
- Merkezler & Komisyonlar
- Komisyonlar
- Merkezler
- Raporlar
- Duyurular
- Yayınlar
- Baro Bültenleri
- Diğer
- İletişim
29.01.2016
Değerli meslektaşlarım;
Sevgili başkanımız Tahir ELÇİ’yi yad ederek ve aziz hatırası karşısında eğilerek hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli başkanımız Tahir ELÇİ, cesaret , vicdan , adalet ve hak savunuculuğunun abidesi olarak mazlumların kalbinde ölümsüzleşmiştir.
Ve şimdi bizlere der ki ;
“ Dostlarım , aranızdan koparılışımın üzerinden iki ayı aşkın bir süre geçti. Yeni yıl bile geldi, yeni yılın ilk karı da yağdı üzerime, toprağıma süzüldü. Benden sonra nice fidanlar düştü. Kendi vatanlarında, kendi şehirlerinde, kendi evlerinde acımasız silahlardan çıkan vicdansız kurşunların hedefleri oldular. Sur’da, yankısıyla Dört Ayaklı Minare’nin ayaklarını titreten top seslerinden kahroluyorum, derin uykum bölünüyor sizler öldükçe. Ama biliyorum; zulme karşı direnmenin, hepimizin adına korkmak yerine cesaret göstermenin , susmak yerine haykırmanın bir elzem olduğunu . İşte tam bu sebeple mazlumlar için hepiniz mücadele etmelisiniz.”
Değerli meslektaşlarım;
Bölgemizde 7 il 20 ilçede onlarca mahalleyi kapsayacak şekilde toplamda 56 kez sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş ve bu yasakların süresi 332 günü bulmuştur. Bu yasaklar Cizre, Silopi ve Sur İlçesinde bilfiil devam etmektedir. Bu ilçelerde yaşananlar birçok çocuğun ölmesine, yaralanmasına ya da ebeveynlerini kaybetmesine yol açmakmıştır.
3 ilçede son durum şöyledir:
Bugüne kadar sadece uygulanan ablukalarda 196 yurttaş yaşamını yitirdi.
Ablukaların halen devam ettiği Cizre, Silopi ve Sur’da son ablukalarda 113 Temmuz 2015 ‘ten bu yana 162 sivil hayatını kaybetti.
Suruç Katliamından bugüne kadar, yaşanan çatışmalı süreç 81’i çocuk, 78’i kadın olmak üzere toplamda 442 sivilin yaşamını yitirmesine neden oldu. (Bu sayıları TİHV ve HDP doğruluyor)
Bu rakamsal tabloları ifade etmek inanın çok acı geliyor. Çünkü ; bu rakamların her biri bir can, bir çocuk demek. Bilindiği üzere çatışmalar ve savaşların en acı yönünü ne yazık ki kadınlar ve çocuklar yaşamaktadır.
Bu süreçte bütün temel hak ve hürriyetler askıya alınmış durumda. Başta yaşam hakkı olmak üzere , kişi güvenliği, eğitim , barınma, sağlık, seyahat , mülkiyet ve beslenme hakkı gibi bir çok hak ihlal edilmekte. Öldürülmeleri bir yana eğitim, barınma, sağlık ve beslenme ihtiyaçlarını gideremeyen çocuklar ciddi anlamda ihmal ve istismara uğramakta. Silopi ve Cizre’de 46; Sur’da ise 54 gündür çocuklar okula gidememekte.
Yaşanılanlar neticesinde göçen aileler ve dolayısıyla çocuklar bir anlamda mülteci konumuna düşürülmüş durumda. Sur ve diğer İlçelerden göçen aileler ya yakınlarının evlerine sığınmış, ya da kiraladıkları evlerde yere atılmış bir kilim üzerinde yaşamaktalar. Bu ailelerin kişisel eşyalarını dahi alamadan kaçtıklarını, ısınamadıklarını, beslenemediklerini hepimiz bilmekteyiz. Bu ailelere bireyler, yada belediye vb. kurumlar aracılığıyla yardımlar ulaştırılmaya çalışılıyor ise de ne yazık ki, halen tek bir yardım alamayan ailelerin olduğunu duymaktayız.
Bu ağır tablo, insanları yalnızlaştırıp, duygusal kopuşa götürmektedir. Bu savaş konseptinde, çocukların yaşadığı ve yaşamaya devam edeceği travmaların ileride onarılamayacak düzeye ulaşması bizleri kaygılandırmaktır.
Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin 38. Maddesine göre ;
1. Silahlı çatışma hâllerinde uluslararası hukukun insani kurallarına uymak ve uyulmasını sağlamak;
2. On beş yaşından küçüklerin çatışmalara doğrudan katılmasını önlemek için bütün önlemleri almak;
3. Silahlı çatışmalardan etkilenen çocuklara koruma ve bakım sağlamak üzere mümkün olan her türlü önlemi almak Sözleşme’ye taraf olan devletlerin temel yükümlülükleri arasındadır.
Sözleşmeye taraf devletler, silahlı çatışma yaşanan yerlerde, çocukların yaşama ve korunma haklarını sağlamak, çatışma ortamında kendisi zarar gören veya yakınını yitiren çocukların beden ve ruh sağlığını korumak ve bundan sonraki hayatlarında yaşadıklarının olumsuz etkilerini en aza indirmek için gerekli tedbirleri almakla görevlidir. Yaşanan hak ihlallerinin savaşın tali bir sonucu olarak kabul edilip görmezden gelinmesi mümkün değildir.
Devleti, çocukların ve tüm sivillerin zarar görmesini engellemek amacıyla aldığı tedbirlerin neler olduğunu topluma açıklamaya, çocuk ve sivil ölümleri ile diğer hak ihlallerini durdurmaya ve sorunları çözmek için barışçı çözüm yollarını kullanmaya hep birlikte davet etmek zorundayız.