Kullanıcı deneyiminizi artırmak için uygulamamızı indirebilirsiniz.
- Baromuz
- Merkezler & Komisyonlar
- Komisyonlar
- Merkezler
- Raporlar
- Duyurular
- Yayınlar
- Baro Bültenleri
- Diğer
- İletişim
24.04.2021
24 Nisan 2021
Yüzlerce yıl birlikte hayat süren, birbirlerinin farklılıklarından öğrenen ve çoğulculuğuyla yaşayan toplumumuz, 1915’in 24 Nisan’ında kara bir güne uyandı. İstanbul başta olmak üzere birçok şehirden Ermeni aydınlar, yazarlar, sanatçılar, öğretmenler, avukatlar, doktorlar, mebuslar24 Nisan sabahı evlerinden alınarak götürüldüler. Onlar bir daha hiç geri dönmedikleri gibi 24 Nisan 1915’te başlayan “Ermeni Tehciri” toplumsal tarihimizin en acı felaketlerinden birinin başlangıcı oldu. Bu yüzden 24 Nisan, yeryüzünün dört bir yanına 'savrulmuş' Ermeni ulusunun tarihindeki en kara günlerden biridir. Ermeni toplumu o günden beri bu kara günü “Medz Yeghern” yani “Büyük Felaket” ismiyle hatırlıyor.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Hükümeti ve bürokrasisi her 24 Nisan’da telaşlı bir gerginlik içinde ‘Büyük Felaket’in üzerimize sinen karanlığını görmezden geldiği gibi, kimin bu felaketi nasıl adlandırdığının çetelesini kaydediyor, hakikatle kavgaya tutuşuyor. Ermeni toplumunun bu acısına ortak olmak adına 2017 ve 2018’de yaptıkları açıklamalar sebebiyle Diyarbakır Barosu’nun 45. Dönem Yönetim Kurulu halen yargılanırken, 46. Dönem Yönetim Kurulu da 2019 ve 2020 yıllarındaki açıklamaları nedeniyle hala soruşturma tehdidi altındadır.
Oysa felaket ve acı onu nasıl adlandırırsak adlandıralım değişmez. İster kurbanların dediği gibi ‘Medz Yeghern’, ister dedelerimizden, ninelerimizden duyduğumuz ismiyle ‘Fermana Fılla’, isterse Polonyalı hukukçu Raphael LEMKIN’in“Ermeni Halkına yapılanlardan esinlenerek düşündüm ve kaleme aldım” dediği şekliyle ‘Soykırım’ olarak zikredelim, hakikat değişmez. İki bin beş yüz sene boyunca bu topraklarda yaşayan, bu toprakların diline, kültürüne, sanatına, mutfağına büyük katkıları olan, medeniyetimizi inşa eden kültürlerin en güzel parçalarından biri olan Ermeni toplumu bugün bu topraklarda yaşamıyor. Yüz yıl önce Anadolu’da iki milyonluk nüfusa sahip, Diyarbakır nüfusunun üçte birini oluşturan bu kadim halk bu topraklardan zorla koparıldı. Dostumuz, sırdaşımız, komşumuz olan yüzbinlerce Ermeni tehcir yolunda İttihat ve Terakki yönetiminin desteği ve kontrolü altında öldürüldü yahut ölüme terkedildi.
Tarihin karanlığından kaçmakla bir yere varamayız. Geçmişle yüzleşmede “Ermeni Hakikati” en hayati kavşaklardan biridir.Bu kavşağı karanlıkta bıraktıkça onun ürkütücü gölgesi bizlerin ve kurbanların ruhuna azap vermeye devam edecektir. Bugün bize düşen karanlığa ışık tutmak, acı da olsa gerçekle yüzleşmek ve büyük felakette yaşamını yitirenlerin ruhuna bir nebze olsun huzur sağlamaktır.
Diyarbakır Barosu olarak; Ermeni toplumuna karşı işlenen ve inkâr edilen suçun utancıyla yüzleşme, işlenen suçların delillerinin ortaya çıkarılması ve yeryüzüne dağılmış Ermeni komşularımızın ruhlarının huzura ermesi için “hakikatin açığa çıkarılması” sürecinin başlatılması çağrısında bulunuyoruz. Diyarbakır Barosu bir hukuk örgütü olmanın sorumluluğuyla; söz konusu dönemde yaşananların ve kardeş Ermeni Halkına uygulanan vahşete ilişkin hakikatin ortaya çıkması adına elinden geleni yapmaya hazırdır.
Medz Yeghern’in, Fermana Fılla’nın, Büyük Felaket’in kurbanlarını rahmetle anıyor, Ermeni toplumunun acısını bir kere daha paylaşıyoruz.
DİYARBAKIR BAROSU