Uygulamamızı İndirin

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için uygulamamızı indirebilirsiniz.

Hemen İndir
Basına ve Kamuoyuna

22.06.2016

ÜLKEMİZDE DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ SADECE BEYNİNİZDEKİ DÜŞÜNCEYİ SİZE SAKLI BIRAKMAK ŞEKLİNDE ANLAŞILIYOR

Özgür Gündem Gazetesi için başlatılan "Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği" kampanyasına katılan ve gazetenin bir günlük yayın yönetmenliğini üstlenen Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkan Şebnem Korur Fincancı, gazeteci yazar Ahmet Nesin ve Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu’nun tutuklanmalarına tepki gösteren Diyarbakır’daki Sivil Toplum KuruluşlarındanTİHV, İHD, TTB, Diyarbakır Barosu, Diyarbakır Tabip Odası, TUHAD-FED, MHD, KESK ve birçok diğer sivil toplum örgütü temsilcisinin katılımıyla TİHV Diyarbakır Şubesinde tutuklanan insan hakları savunucuları için bir basın açıklaması yapıldı.

İHD Diyarbakır Şubesi Başkanı Raci Bilici’nin ilk konuşmayı yaptığı açıklamada, Diyarbakır Barosu, TTB, KESK, TUHADFED, MHDve TİHV adına temsilciler birer konuşma yaptı.

Şebnem Korur Fincan’ın bilim insanı kimliğine ve insan hakları savunuculuğu alanında verdiği mücadelelere değinen Bilici, “Hiçbir ayrım gözetmeksizin dünyanın her yerinde insan hakları mücadelesi verdi. Bazen İsrail’de Filistinlilere karşı işlenen işkenceleri açığa çıkarmak ve raporlaştırmak için Filistin’de bulundu. Bazen, Afrika ülkelerinde bulundu, bazen Bosna Hersek’te uygulanan soykırımın ve toplu mezarları açığa çıkarılması, gerçeklerin açığa çıkarılması için bilimsel çalışmalar yürüttü. Bazen de Kürdistan’da Cizre’de ve birçok kentte insanlığa karşı işlenmiş suçları açığa çıkarmak ve uygulanan işkenceyi raporlamak, bilimsel verilere dayalı çalışma yürütmek için çalıştı. Bir bilim insanı olarak hele de insan hakları savunucusu bir bilim insanı olarak Şebnem Hanım bu temelde çalışmalar yürüttü. Biz onunla gurur duyuyoruz. Biz onunla çalıştığımız için, mücadele ettiğimiz için son derece mutlu olduk” diye konuştu.

Şebnem Korur Fincancı’yı yalnız bırakmayacaklarını belirten Bilici, “Bizler her koşulda her platformda bu ülkede barışın gerçekleşmesi için, hukukun üstünlüğünün egemen olması için, gerçek anlamda adaletin, eşitliğin, özgürlüğün gelişebilmesi için çalışacağız ve yoldaşlarımızın yanında olacağız. Onlar her ne suç işlemişlerse, bizler de aynı şeyi işlemişiz aynı şeyi yapmışız ve yapmaya da devam edeceğiz” dedi.

Dünyanın neresinde olursa olsun yaşanan tüm insan hakkı ihlallerinin takipçisi olacaklarını ve tüm ihlalleri raporlaştıracaklarını belirten Bilici, sözü Diyarbakır Barosu Yönetim Kurulu Üyesi  AvukatCihan İpek’e verdi.

Öldürülen Baro Başkanları Tahir Elçi’nin de TİHV’in bir üyesi olduğunu vurgulayarak konuşmasına başlayan İpek, “Bizler Diyarbakır Barosu olarak düşünce özgürlüğünün, temel hak ve özgürlüklerin, insan haklarının, din ve vicdan özgürlüğünün, basın açıklaması ve ifade özgürlüğünün, gerek anayasada gerekse de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde yazılı bütün temel hak ve özgürlüklerin en üst düzeyde bu ülkede sağlanması için çalışan bir kurumuz. Zaten avukatlık yasasında da bize bu konuda bir görev verilmiştir ve biz bu işlerin takipçisiyiz” diye konuştu.

İnsan Hakları Vakfının yaptıkları çalışmalarla Türkiyegündeminde yer edindiğinin altını çizen İpek, “Türkiye’deki insan hakları ihlallerini en iyi şekilde dökümante eden, belgeleyen, yazan, raporlaştıran bir vakıftır ve çalışmaları tüm dünyada takdirle izlenmektedir. Baro Başkanımız Tahir Elçi’nin öldürülmesi olayında da yine bir adli tıpçı olan Şebnem Hanım, katkılarını, bilgilerini, uzmanlığını soruşturma komisyonumuza sunmuştur. Katkıları için kendisine teşekkür ediyoruz. Biz bugün burada bu haksız uygulamaya karşı dayanışma içinde olduğumuzu ifade etmek üzere bulunuyoruz. Şunu özellikle belirtmek istiyoruz.Düşünce özgürlüğü şiddeti içermeyen bütün düşüncelerin her platformda yazılması, konuşulması, açıklanması hatta ve hatta o düşünceler için taraftar bulunması çalışmalarını da içerdiğini söylüyoruz. Fakat maalesef bizim ülkemizde düşünce özgürlüğü, sadece beyninizdeki düşünceyi size saklı bırakmak şeklinde anlaşılıyor. Devletin iktidarlarının kabul etmiş olduğu perspektifin dışında bir düşünceyi taşıdığınız zaman ve o düşünceyi ifade ettiğiniz zaman birilerinin hoşuna gitmiyor ve hemen bir tepki gösteriliyor. En üzüntü verici olanı da yargı sisteminin siyasal iktidarların bu tür çalışmalarında bir nevi aracı olarak kullanılmasıdır. Biliyorsunuz, bizler avukatlar olarak yargıya başvurduğumuzda siyasi iktidarın ya da yönetimin tesis etmiş olduğu bir idari işlemde takdir hakkının kullanılmasında bir siyasi amaç güdülmüşse, biz mahkemelere şunu söylüyoruz, diyoruz ki, idare burada takdir hakkını siyasi bir amaçla kullanmıştır, objektif kriterleri gözetmemiştir ve hukuka uygun olarak kullanmamıştır. Ve bunu denetlemesi gereken yargıdır. Fakat maalesef eğer yargı da yönetim gibi takdir hakkını siyasi kriterlere göre kullanırsa orada alarm zilleri çalmıştır. Adaletin bu konuda biran öce bu güdümlü çalışma şeklinden vazgeçmesini buradan yargı mensuplarına iletmek istiyoruz.’’ dedi.