Kullanıcı deneyiminizi artırmak için uygulamamızı indirebilirsiniz.
- Baromuz
- Merkezler & Komisyonlar
- Komisyonlar
- Merkezler
- Raporlar
- Duyurular
- Yayınlar
- Baro Bültenleri
- Diğer
- İletişim
24.05.2019
Baro Başkanımız Tahir ELÇİ’nin katledilişinin 177. haftası anma etkinliği bugün de meslektaşlarımızın katılımıyla yapıldı. Etkinlikte konuşan Baro Yönetim Kurulu Üyemiz Av. Muhlis OĞURGÜL şunları söyledi;
Değerli basın emekçileri, baromuzun kıymetli üyeleri;
Başkanımız Sayın Tahir Elçi’nin katledilmesinin üzerinden tam 177 hafta geçti. Faillerin tespit edilip yargı ününe çıkarılması için baro olarak soruşturma dosyasına çok sayıda talebimiz oldu. Tüm taleplerimize rağmen maalesef etkin bir soruşturma yürütülmedi. Yine baromuzun çabasıyla Londra Üniversitesi Adli Mimarlık Bölümüne hazırlatılan rapor baromuz tarafından dosyaya sunulmuştur. Dosyaya sunulan uzmanlık raporuna rağmen tek bir kişinin dahi şüpheli sıfatı ile ifadesi alınmadan Savcılıkça dosya bir kül halinde Adli Tıp kurumuna gönderilmiş olup bu konudaki rapor bekleniyor gerekçesi ile hiçbir işlem yapılmamaktadır. Bu nedenle raporun ivedi bir şekilde hazırlanarak dosyanın soruşturma makamına bir an önce gönderilmesini talep etmekteyiz. Değerli Başkanımızı bir kez daha saygıyla anıyor, faillerinin yargı önünde cezalandırılacağı ana dek bu işin peşini bırakmayacağımızı yeniliyoruz.
Değerli arkadaşlar bildiğiniz üzere geçen hafta pazar günü yani 19.05.2019 tarihinde baromuzun üyesi kadın meslektaşımız Av. Müzeyyen Boylu, sokak ortasında katledildi. Bir kez daha kadın meslektaşımızı kaybetmenin hüznü ile öncelikle kendisine Alllah’tan rahmet, ailesine, sevenlerine ve baromuz camiasına başsağlığı diliyoruz. Bu katliamla ilgili basında çokça haber yapılmış ancak soruşturmanın ayrıntıları hakkında bir takım yanlış veya eksik bilgi aktarımı olmuştur. Basına ve Kamuoyuna doğru ve sağlık bilgi verilmesi amacıyla sözü Baromuz Kadın Hakları Merkezi adına Av. Aslı PASİNLİ’ye bırakıyorum.
BASINA VE KAMUOYUNA
Değerli Basın Emekçileri
Diyarbakır Barosu üyesi arkadaşımız Avukat Müzeyyen Boylu 19 Mayıs 2019 tarihinde boşanma davası sürerken, boşanma dosyasının davalısı Mesut Issı tarafından katledilmiştir. Kadının insan haklarının korunması ve kadına yönelik şiddetle mücadele alanında çalışma yürüten biz Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Danışma ve Uygulama Merkezi olarak bugün meslektaşımız, arkadaşımız Müzeyyen Boylu için buradayız.
Müzeyyen Boylu cinayetine ve devam eden soruşturmaya dair kamuoyunu kısaca bilgilendirme zorunluluğumuz doğmuştur:
Kamuoyunda infial yaratan Müzeyyen Boylu cinayetinin aslında yaşanan diğer kadın cinayetlerinden hiçbir farkı yoktur. Nitekim aynı gün Müzeyyen ile birlikte Nergiz Yavaş ve Gizem Tabak da erkek şiddeti nedeniyle katledilmiştir. Öncesinde yine benzer şekilde Şule Çet, Sakine Oğuz, Ceren Damar cinayetleri de hep aynı erkek zihniyetinin sonucudur.
Toplumun sınıfsal farklılıkların, statünün, yaşın, medeni halin, ekonomik bağımsızlığın kadınları şiddetten koruyan bir zırh olduğuna dair inancı olsa da yaşanan bu cinayetler bir kere daha meselenin özünde kadınları eşit, özgür ve hakları olan birey olarak görmeyen eşitsiz güç ilişkilerindedir. Yine şiddet uygulayanlar açısında da benzer özelliklere sahip olmanın şiddeti önlemede bir unsur olmadığına maalesef tekrar şahitlik ediyoruz.
Diğer taraftan biliyoruz ki kadın cinayetlerinde erkek şiddeti kadar devlet mekanizmalarının da sorumluluğu vardır. Kadınların şikayetleri üzerine gerekli özen ve yükümlülüklerin gösterilmemesi sonucu kadınların ihtiyacı olan koruma mekanizmaları layıkıyla işletilmemektedir. Tutuklama kurumunun erkek fail üzerinde etkin bir şekilde uygulanmaması, kadın üzerinde baskı kurmaya devam etmesine neden olmakta ve kadını şikayeti konusunda dirençsiz bırakarak şikayetinden vazgeçirmeye zorlamaktadır. Etkisiz ve yetersiz soruşturmalarla caydırıcı cezaların verilmemesi nedeniyle ortaya çıkan cezasızlık kültürü de erkekleri şiddet uygulama ve öldürme konusunda cesaretlendirmektedir. Kadınların hak arama mücadelesi önündeki bürokratik engeller, işlevsiz ve kısa süreli göz boyayan tedbirler, boşanmaların önlenmesine dair iktidar söylemleri, uzayan yargılama süreçleri, taleplerin sonuçsuz kalması kadınları yıldırarak adalete olan inançlarını zedelemekte ve erkek şiddeti karşısında yalnızlaştırmaktadır.
Son zamanlarda kadın kazanımlarına karşı basında ve kamuoyunda oluşturulan algı kadına yönelik şiddeti körüklemektedir. Tıpkı yaşam hakkının ihlali kadar vahim boyutlara ulaşan boşanmaların engellenmesine dönük politikalar, kadınların nafaka hakkına yönelik saldırılar, 6284 sayılı kanunun itibarsızlaştırılma çalışılmaları kadına yönelik şiddet sarmalını pekiştirmektedir.
Şunu bir kez daha vurgulamak isteriz ki; kadınlarla erkekler arasında hukuki ve fiili eşitliği sağlamak şiddeti önlemede anahtar bir unsurdur. Bununla birlikte toplumsal cinsiyet eşitliğini ve şiddeti ortadan kaldıracak kapsamlı politikalar üretmek ve hayata geçirmek, eğitimin her seviyesine toplumsal cinsiyet eşitliği, kişisel ilişkilerde şiddet içermeyen çatışma çözümleri, kadına yönelik toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ve kişisel bütünlük hakkı gibi konuların resmi müfredata eklenmesi, medyanın cinsiyetçilikten arınmış bir yayın politikası gütmesi ve buna uygun bir dil kullanması önemli değişimler yaratacaktır. Yine siyasetçilerin/yetkililerin şiddete karşı net tutum alması ve buna uygun davranmaları, hukuk uygulayıcılarının/yargının beslendiği ataerkil kültürün etkisinden çıkıp uluslararası ve ulusal hukuka bağlı karar vermeleri önemlidir.
Türkiye taraf olduğu İstanbul Sözleşmesi ile şiddete sıfır tolerans taahhüdünde bulunmuştur. Her geçen gün artan kadın cinayetlerine karşı net tutum almak ve yaşanılan bu cinayetlerin bütün toplumu ilgilendiren hayati bir mesele olduğuna dikkat çekmek adına ULUSAL YAS ilan edilmelidir.
Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Danışma ve Uygulama Merkezi