Uygulamamızı İndirin

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için uygulamamızı indirebilirsiniz.

Hemen İndir
BARO BAŞKANIMIZ AV.TAHİR ELÇİ'NİN ADLİ YIL AÇILIŞ KONUŞMASI

02.09.2013


DİYARBAKIR BAROSU BAŞKANLIĞI

                                                                                                                           02 Eylül 2013.

                             

Değerli basın emekçileri;

Saygıdeğer meslektaşlarım,

Adli yılın açılışı nedeniyle sizlere hitap ederken, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yeni Adli yılın, insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne saygının tam olarak sağlandığı,  adaletsizliklerin sona erdiği bir yıl olmasını diliyorum. Bu yıl Dünya Barış Günü veAdli Yılın başlangıcının aynı günde birleşmesi nedeniyle, ekmek ve su kadar barışa ihtiyaç duyduğumuz bu topraklarda yeni Adli yılın bir BARIŞ YILI olmasını diliyorum.

 

Her adli yıl açılışında sıkça dile getirildiği gibi, ne yazık ki bu adli yıla da; hukuki, yargısal ve mesleki çok sayıda ağır sorunla giriyoruz.  

 

Toplumun bir arada ve barış içinde yaşamasının temeli adalettir. “Adalet bir kutup yıldızı gibidir, geri kalan her şey onun etrafında döner.” özdeyişiyle adaletin bireyin ve toplumun yaşamındaki önemi veciz bir biçimde ifade edilmiştir. Nitekim yargılama faaliyetini yerine getiren mahkeme salonlarında yazılı “Adalet mülkün temelidir.” sözüyle de adaletin bir toplumsal örgütlenme olan devletin temelini oluşturduğu ifa edilmeye çalışılmıştır. İşte yargılama faaliyeti yapan ve adaleti yerine getirmekle görevli mahkemelerin, yani yargının her türlü otorite ve güç odağından bağımsız olmadığı, tam bir tarafsızlık içinde görevini yapmadığı, diğer bir anlatımla tarafsız ve bağımsız olmadığı bir düzende ne bireyin özgürlüğü ve güvenliğinden ne de toplumsal barıştan söz etmek mümkündür. Yargı, Devlet ve iktidardan bağımsız olması gerektiği gibi; aynı zamanda resmi veya gayri resmi her türlü ideolojik, politik düşünce ve inançsal eğilimlerden de bağımsız olmalıdır.

 

Cumhuriyet tarihi boyunca yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı hep sorun olmuştur. Avrupa Konseyine üye bir ülkede,  Avrupa Birliğine aday bir ülkede, ileri demokrasiyi hedeflediği belirtilen Türkiye’de hala yargının bağımsızlığı ve ÖZELLİKLE DE TARAFSIZLIĞI sağlanamamıştır. Yargı; yargılama yaparken hala birey karşısında devleti, evrensel demokratik standartlar ve özgürlükler karşısında  “devlet çıkarı” denilen ideolojik ve politik mülahazalara öncellik vermektedir. Özellikle Özel Yetkili Mahkemelerin görev alanına giren suçların soruşturması ve kovuşturulmaları sırasında, adil yargılama hakkı fütursuzca ihlal edilmekte, şüpheli ve sanıklara âdeta düşman muamelesi yapılmaktadır. Demokratik bir ülkede, örgütlenme, toplanma veya ifade özgürlüğü hakkı kapsamında kalan, açık ve kamuoyunun gözü önünde yapılan faaliyetler, Terörle Mücadele Kanunu kapsamında “silahlı örgüt üyeliği” gibi inanılması güç suçlamalara konu olmakta, bu tür fiil ve davranışlar nedeniyle insanlar beş yılı aşkın süre tutuklu olarak yargılanabilmekte, onlarca yıl ağır cezalarla cezalandırılabilmektedir. 

 

Bir salon toplantısında dile getirilen ifadeler, her hangi bir toplumsal meseleye ilişkin bir basın açıklaması, bir cenaze törenine katılma,  telefonda iki arkadaş arasındaki günlük yaşama ilişkin bir diyalog veya bir dost sohbetindeki konuşmaların toplamından yasa dışı silahlı örgüt sonucuna varılan bir ülkede, ne ifade, ne toplanma, ne de örgütlenme özgürlüğünden, kısacası demokrasiden söz edilemez.  

 

Bu mahkemelerdeki yargılamalarda; yasal hükümlerin yorumlanma biçimi, delil standardı, özellikle de tutuklama gibi koruma tedbiri işlemlerinin uygulanması, adil yargılama hakkının ağır şekilde ihlalinin ötesine, bir zulme dönüşmüştür. Özellikle de “KCK yargılamaları” olarak bilinen Kürt toplumunun her kesiminden; Belediye Başkanı, milletvekili, diğer seçilmiş temsilciler, siyasi ve sivil aktivistler, memur, işçi, esnaf gibi tümüyle sivil insanların tutuklu yargılamaları âdeta bir TEDİP ve TENKİL anlayışını, diğer bir ifadeyle; uslandırarak yola getirme, düşman ve zararlı kimseleri herkese örnek olacak şekilde topluca cezalandırma anlayışını akla getirmektedir. BU MAHKEMELER, ADALET DEĞİL ZULÜM ÜRETİYOR..

 

 Öte yandan aynı yargı; yakın geçmişten günümüze kadar; gözaltında kayıp, kısa yoldan ve yargısız şekilde infazlar, Uludere/ Roboski’deki toplu katliamlar gibi insan haklarının en ağır ihlalini oluşturan suçları soruşturmakta ve yargılamakta bir başarı sergileyememiştir. Binlerce ağır suça rağmen birkaç istisna dışında, devlet görevlileri olan bu suçların failleri adalet önüne çıkarılmamaktadır. Halen binlerce dosya zaman aşımından peş peşe düşmekte, insanlığa karşı işlenen bu suçların failleri suç ve cezadan ilelebet muaf kalmaktadır.

 

Yargı, yasal usulü hükümleri tarafgir uygulamakta; devlet aleyhine işlenen suçlar ile devlet görevlileri tarafından işlenen suçların soruşturmalarının neredeyse tamamında kısıtlama / gizlilik kararı verilmekte, faili üst düzey kamu görevlisi olan çok sayıda davayı, suçun işlendiği yerden binlerce kilometre uzaklıktaki batı illerine nakletmektedir.

 

Bu ülke; devlet aleyhine suç işlediği iddiasıyla yargılananlar için TAM BİR CEHENNEM, “devlet adına” suç işleyenler için ise TAM BİR SUÇ CENNETENE DÖNÜŞMÜŞTÜR.   

 

Değerli arkadaşlar,

ÇOK ŞEY DEĞİL, ADALET İSTİYORUZ.

 Tüm yurttaşların adil şekilde yargılandığı, yurttaşlara karşı suç işleyen devlet görevlilerinin de etkili şekilde soruşturularak yargılandığı, âmâ tabii ki adil yargılandığı bir yargılama istiyoruz.

 

İfade özgürlüğü, demokratik bir toplumun temel değeridir. İfade özgürlüğü ve bu özgürlüğün araçlarından olan toplanma ve gösteri özgürlüğünün olmadığı bir yerde demokrasiden söz edilemez. Geçtiğimiz adli yılda; Türkiye’nin dört bir yanında ifade, toplanma ve gösteri özgürlüğü hakkına ağır müdahaleler yapıldı, güvenlik görevlilerinin gereksiz, aşırı ve keyfi güç kullanımı sonucu çok sayıda kişi öldü, yaralandı, sakat kaldı. Yeni adli yılda başta ifade, toplanma ve gösteri özgürlüğü hakkına saygı bekliyoruz.

 

Avukatlık mesleği, hak arama özgürlüğünün temel unsurudur. Avukatların özgür ve etkili olamadığı bir toplumda hiç kimsenin özgürlüğü garanti altında değildir. Yeni adli yıla yine büyük mesleki sorunlarla giriyoruz. Halen mesleki faaliyetleri, insan hakları savunuculuğu gibi faaliyetler nedeniyle “silahlı örgüt üyeliği” suçlamasıyla yirmiyi aşkın meslektaşımız tutuklu olarak yargılanıyor. Halen beş (5) yıldır tutuklu avukat arkadaşlarımız bulunmaktadır. Avukatların bile makul bir süre içinde yargılama ve serbest bırakılma hakkının garanti altında olmadığı bir yargılama faaliyeti ile karşı karşıyayız. Yeni adli yılda, meslektaşlarımızı görevlerinin başında, aramızda görmek istiyoruz.

 

Bu kadar haksızlık ve adaletsizlik varken, biz avukatlarla ilgili olan sorunları aslında çok dile getirmek istemeyiz. Mesleki çalışma alanımız her geçen gün daralmakta, meslektaşlarımızın sosyal ve ekonomik sorunları ağırlaşmaktadır.

 

 CMK uyarınca hukuki yardım sunmak üzere görevlendirilen avukatların ücret ve diğer ödeme sorunları hala çözülmemiştir. Yirmi dört saat esasıyla ve zor şartlar altında şehrin birçok farklı yerinde bulunan karakollara ve ilçelere, zor durumda olan insanlara hukuki yardım sunmak üzere görevlendirilen avukatlara, sözü bile edilemeyecek bir ücret ödenmekte, masraf ve yol giderleri de ödenmediğinden bu cüzi ücret yol giderini bile karşılayamamaktadır. Uzun bir süredir, Adalet Bakanlığı ve diğer ilgili makamlar nezdinde yaptığımız girişimler hala sonuç vermemiştir. Herkesin şunu çok iyi bilmesi gerekir ki, biz bu angaryaya, insanları savunmasız bırakmamak ve insan haklarına olan saygımız nedeniyle katlanıyoruz. Yetkililerden yeni adli yılda mutlaka bu soruna kesin bir çözüm getirilmesini bekliyoruz.

 

Herkes için adaletin gerçekleştiği bir yıl diliyorum.

 

   Saygılarımla,

 

   Av. Tahir ELÇİ

Diyarbakır Barosu Başkanı.