Uygulamamızı İndirin

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için uygulamamızı indirebilirsiniz.

Hemen İndir
20 Haziran Dünya Mülteciler Günü; İnsan Onuruna Yakışır Yaşam, Her Bireyin Temel Hakkıdır…

20.06.2019

BASINA VE KAMUOYUNA

Mültecilerin Statüsüne belirleyen ve ilticayı temel bir insan hakkı olarak gören 1951 Birleşmiş Milletler Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin Cenevre Sözleşmesinin kabul edildiği gün olan 20 Haziran, Birleşmiş Milletler tarafından “Dünya Mülteciler Günü” olarak kabul edilmiştir. Bunun yanı sıra Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 10 Aralık 1948 tarihinde kabul ettiği İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 14. Maddesinde’  Herkesin zulüm altında başka ülkelere sığınma ve sığınma olanaklarından yararlanma hakkı vardır.’  Diyerek iltica etme hakkını temel haklar arasında saymıştır.

Dünya mülteciler Gününün ilan edilmesindeki amaç, mültecilerin sorunlarının belirlenip tartışılması ve bu konuda toplumsal farkındalık yaratılmasıdır. Bununla birlikte, pek çok ülkede çatışma, zulüm, baskı olaylarının tırmanması sonucu dünya genelinde mülteci sayısındaki artış her gecen gün hız kazanmaktadır. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), yıllık raporunda 2018 yılı itibarıyla dünyada 70 milyon 800 bin kişinin yerinden edildiğini açıkladı. Bu sayının yaklaşık 15 milyonu başka ülkelere sığınmak zorunda kaldı.  Aynı verilere göre başka ülkelere sığınmak zorunda kalanların 5 milyon 835 Binini Suriyeliler, 3 milyonunu Venezüellalılar, 2 buçuk milyonunu Afganlar oluşturmaktadır.

Avrupa ülkelerinde kurulan tampon bölgeler nedeniyle mülteciler bu bölgelere iltica edememekte veya iltica etmeye çalışırken Alan Kurdi gibi on binlerce mülteci denizlerde yaşamlarını yitirmektedir. İltica etmeyi başaran mülteciler ise kamplarda insanlık dışı muameleye maruz bırakılmaktadır.

 İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’ nün açıkladığı verilere göre 16 Mayıs 2019 tarihi itibarıyla Türkiye’de kayıtlı 3.9 milyon mülteci bulunmaktadır. Buna göre Türkiye’ de 3 milyon 606 bin 737 Suriye vatandaşı, 169 bin Afganistan vatandaşı, 143 bin Irak vatandaşı, 35 bin İran vatandaşı, 4 bin 800 Somali uyruklu, 10 bin diğer olmak üzere 3.9 milyon mülteci barınıyor.

Türkiye Cumhuriyeti 11/04/2013 tarihinde Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununu yayımlayarak iltica konusunda ilk kez yasal bir düzenlemeye kavuşmuştur. Bu bakımdan İçişleri Bakanlığı’ na bağlı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü ile iller bazında teşkilatlar kurmuş ve bu teşkilatlar vasıtasıyla çalışmalarda bulunmuştur.   Ancak bu adımlar mültecilerin temel haklarının karşılanması bakımından oldukça yetersiz kalmıştır. Zira Türkiye’ de yaşayan mültecilerin sorunları gün geçtikçe derinleşmektedir. Türkiye’de yaşayan mültecilerin yaşadığı sorunlar bazıları şöyledir;

  • Kamp sayısının çok düşük olması, mültecilerin çok az kısmının kamplarda kalıyor olması, Kamplardaki yaşam koşullarının iyileştirilememesi,
  • Geri gönderme merkezlerindeki gayri insani şartların iyileştirilmemesi, idari gözetim kararlarına dayanılarak mültecilerin aylarca merkezlerde kötü şartlar altında tutulması,
  • Mülteci kampları ile geri gönderme merkezlerinin Barolar ve Sivil Toplum Kuruluşlarının ziyaretine açılmaması, kamp ve merkezlerdeki mültecilerin Avukatlarla irtibat kuramaması ve yeterli hukuki yardım alamaması,
  • Mülteci kadınların, Türkiye’ deki erkeklerle başlık parası karşılığında ikinci eş olarak evlendirilmesi, Mülteci kadınlara yönelik fiziksel ve cinsel saldırıların olması
  • Suriyelilere karşı nefret ve ayrıştırıcı söylemlerin son günlerde artması,
  • Suriyelilere yönelik plaj yasağı ile açığa çıkan sosyal hayata adapte olmalarını engelleyecek evrensel insan haklarına açıkça aykırı olan ayrımcılık barındıran hukuki ve toplumsal yasakların olması,
  • Mültecilere çalışma izninin sınırlı olarak verilmesi neticesinde Mültecilerin kayıt dışı çalıştırılması ve buna bağlı olarak herhangi bir güvencelerinin olmadan düşük ücretlerle riskli işlerde çalıştırılması, maruz kaldıkları iş kazalarının görmezlikten gelinmesidir. Bu ve benzeri temel sorunlar hala çözüme kavuşturulamamıştır.  

Diğer yandan her ne kadar dünya, yerinden zorla edilip 3. Ülkelere sığınan kişileri mülteci olarak tanımlamaktaysa da, Türkiye Cenevre sözleşmesine koyduğu şerh nedeni ile AB konseyi ülkelerinden ülkemize sığınan insanları Mülteci, diğer ülkelerden gelen insanları sığınmacı, Suriye’ den ülkemize gelen insanları ise geçici koruma altındakiler olarak tanımlamaktadır. Bu tanımlama ile Mülteciler dışındaki insanlar her an ülkelerine dönmek zorunda olabilmeleri nedeniyle ülkemize entegre olamamakta, başta çalışma ve eğitim hakkı olmak üzere birçok hak bakımdan geri kalmaktadırlar.

Baromuz ülkemize iltica edenler sığınmacı veya geçici koruma altındaki olsa dahi evrensel insan hakları normları gereği bu kişileri mülteci olarak ifade etmekte ısrarcıdır.

Başta Suriye ve Afganistan olmak üzere, savaş ve şiddet ortamından kaçan, istemeyerek ülkelerini terk etmek zorunda bırakılan milyonlarca insanın bir hak ihlali ile karşılaştığında veya haklarına erişimde sorun yaşadıklarında, adalete erişimlerinin sağlanmasında Baromuzun sorumluluğunun farkındayız. Bu sebeple de Diyarbakır Barosu olarak, Mülteciler Komisyonumuz aracılığı ile gerek meslektaşlarımız arasında gerekse ulusal ve uluslararası birçok kuruluş ile eğitim ve paylaşım çalışmalarını yürütmekte; Adli Yardım Birimi’ne başvuran mültecilerin mültecilik hukukundan, iş ve aile hukukundan kaynaklı sorunlarının etkin ve hızlı biçimde çözüme kavuşturulması için herhangi bir belge ve kayıt istemeden kendilerine avukat ataması yapmaktayız. Bu çalışmalarımız gün geçtikçe büyüyen Mülteci sorununu tam anlamıyla çözememektedir. Bu sorunun çözümü için başta ülkemizden ve dünya ülkelerinden beklentilerimiz şunlardır,

  • Mültecilerin insan haklarına saygı duyulup onurlu bir yaşam kurmalarına zemin hazırlanması, aidiyetine bakmaksızın zorla göç edenlerin mülteci olarak tanınmasına
  • Geri göndermeme ilkesine mutlak uyulması,
  • İnsan ticaretini engellenmesi ve bu suçlar için ağır yaptırımlar öngören yasal düzenlemeler yapılması, Sınırlarda gerçekleşen geri itme vakalarının engellenmesi,
  • Mültecilerin sosyal hayata adapte olmasının sağlanması, topluma entegre olmalarını sağlayarak vatandaş olabilmeleri için gerekli kolaylıkların sağlanması
  • Mülteci kadınların istemedikleri evliliklere veya fuhuşa zorlanmasının, fiziksel ve cinsel saldırılarının önlenmesi
  • Mültecilere çalışma izni verilerek mesleki yeteneklerini geliştirmelerine imkan sağlanması, ayrıca kayıt dışı çalıştırılmalarının önlenmesi.
  • Kayıp nesil çocukların oluşmasını engelleyecek eğitim ve sağlık konusunda politikaların geliştirilmesi,
  • Mültecilere karşı işlenen insanlık suçlarının soruşturulması ve engellenmesi için uluslararası çapta mekanizmalar kurulması
  • Ayrımcı ve nefret barındıran söylemlerle etkin mücadele edilmesi

 

DİYARBAKIR BAROSU BAŞKANLIĞI 

MÜLTECİ HAKLARI KOMİSYONU