Page 669 - 2018-2021 Çalışma Raporu
P. 669
hakimlikçe gerekli tahkikat yapılmadan fail hakkında tazyik hapsi talebimizin reddedil-
mesi, 2 yıldır devam eden sistematik şiddeti, müvekkilin maruz kaldığı eziyeti görmek
istemeyen haksız ve hukuka aykırı bir karar olup, erkeğe güç vermektedir.
Son 1 ay içinde fail Mehmet DOĞAN, müşterek çocuklarla kurduğu kişisel ilişkiyi de
bahane ederek, müvekkile yönelik ısrarlı takibini, ısrarlı aramalarını ve mesaj gönder-
me yoğunluğunu arttırmıştır. Özellikle müvekkilin yaşadığı evin ve çalıştığı iş yerinin
fail tarafından tespit edilmesinin ardından, müvekkil neredeyse her gün failin taciz ve
takibine maruz kalmıştır. Oysa Türkiye’nin taraf olduğu İstanbul Sözleşmesi’ ne göre
failin, çocuklar üzerinden şiddet mağduruna ulaşmaması için gerekli tedbirlerin alınma-
sı gerekirken, bu tedbirler alınmamıştır. Son 1 aylık süreçte müvekkil, Mehmet Doğan
tarafından en az 4 kez KAÇIRILMAKLA VE ÖLÜMLE TEHDİT EDİLMİŞTİR. Söz
konusu suçlarla ilgili olarak da suç duyurusu yapılmıştır. Ancak savcılıkça bu suçlar yö-
nünden de hiçbir koruma tedbirine başvurulmamıştır. Son olarak fail 26 Şubat tarihinde
müvekkilin çalıştığı işyerine gidip işvereni ile görüşerek, müvekkilin işten çıkarılmasını
sağlamıştır.
Giderek artan ölüm tehditleri ve can güvenliği riski nedeniyle Diyarbakır Valiliği’nden
talep ettiğimiz yakın koruma taleplerinden olumlu sonuç alınamamıştır. Ayrıca müvek-
kilimizin can güvenliği riskinin yoğunlaşması sebebi ile Diyarbakır Valiliği ile görüşme
yapmak için 24-25 Şubat tarihlerinde talep ettiğimiz randevu talebimiz; Valilik sekre-
taryası tarafından “karakol ile görüşsünler” denilerek reddedilmiştir. Oysa müvekkilin
defalarca karakola yapmış olduğu başvurular kolluk tarafından “evine git, sen yine mi
geldin, bu memleketi terk et, sen şikâyet ettikçe sonuç alamayacaksın, bu adamdan ne
istiyorsun, adam iş yerine gelip gitmiş sana hiçbir şey yapmamış” denilerek ciddiye
alınmamış ve müvekkilin can güvenliği için gerekli işlemler yapılmayarak ölüm tehdit-
leri ile baş başa bırakılmıştır.
Faillerin bu cezasızlık politikalarından güç aldığını biliyoruz. Özellikle İstanbul Sözleş-
mesi özelinde kadınların kazanımlarına yönelik saldırıların siyasal iktidar eliyle arttığı
son 2 yılda adli ve idari mercilerin kadınları korumaması, kısa süreli ve uygulanabilir-
liği olmayan tedbir kararları ile korumasız bırakması yaygın bir devlet politikası haline
gelmiştir. Oysa kadını şiddetten koruyan tedbir kararlarının çoğunda faile hiçbir yük
yüklenmemektedir. Kadınların can güvenliği endişesi karşısında genellikle tek talepleri
“failin kendilerine yaklaşmamasının sağlanması ve iletişim araçlarıyla rahatsız etme-
mesinin sağlanması” iken bu tedbir bile kadınlara çok görülmektedir. Çünkü tüm süreç-
lerde kadınların değil fail erkeklerin hakları merkeze alınmaktadır.
Bu ülkede hayatta kalmak için meşru müdafaa haklarını kullanan kadınlar tutuklu yargı-
lanmakta, cinsel saldırıya uğrayan kadınlar “o eve gitmeseydin, o arabaya binmeseydin,
o kıyafeti giymeseydin” diye mahkûm edilmekte, çıplak aramaya maruz kalan kadınla-
rın ahlakı sorgulanmakta, las tesis eylemlerine katılan kadınlar yargılanmakta, Gülistan
Doku nerede diye soran kadınlara bu eylemdeki amaçlarının ne olduğu sorulmakta, 8
Mart Dünya Kadınlar Günü etkinliklerine katılan kadınlara eyleme neden katıldıkları
sorulmaktadır. Bu ülkede kadınlar şiddetten kurtulmak için başvurdukları karakollarda
şiddet uygulayan erkekle yan yana getirilmekte ve şiddet uygulayan erkeğe teslim edil-
668

