Page 558 - 2018-2021 Çalışma Raporu
P. 558
ması, her biri başlı başına bir hukuk skandalı olan bu uygulamalara karşı sessizliğimiz,
yeni hukuksuzlukların habercisi olarak değerlendiriyorum. Diyarbakır Barosu olarak
meslektaşlarımıza adil yargılama ilkelerinden çok uzak bir duruşmalar dizisi sonucunda
verilen bu mahkûmiyet kararının, hukuksal değil siyasal saiklere dayandığını belirtiyor,
bu hukuksuzluğa karşı Türkiye Barolar Birliği başta olmak üzere bütün baroların mes-
lektaşlarımızın bu durumuna hassasiyet göstermesini bekliyoruz.Mesleki faaliyetleri-
mizi ve kurumsal görev ve sorumluluklarımızı yerine getirirken kamu görevlilerinin,
vatandaşların ve hatta müvekkillerimizin fiili saldırılarına uğramadığımız gün, artık
neredeyse yok. Daha bir hafta önce Aksaray Barosuna kayıtlı meslektaşımız Av. İbra-
him Ergin, müvekkilinin silahlı saldırısı sonucu öldürüldü. Siyasi aktörlerin, kanaat ön-
derlerinin, medyanın şiddet ve nefret söylemlerine karşı yargının toleranslı politikası,
şiddet kültürünün bir bütün olarak toplumu esir almasına vesile olmaktadır. Ana muha-
lefet lideri Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik organize saldırı ve linç girişimi, sıra-
dan bir yurttaş tepkisi olarak değerlendirilmiş, saldırganlar serbest bırakılmıştır. Buna
karşılık iktidar partisi mensuplarına karşı çoğu zaman ifade özgürlüğü kapsamında ka-
lan söylemler ise yargı eliyle en sert şekilde bastırılmakta ve cezalandırılmaktadır. İşte
yargının bu çifte standartlı ve ikircikli yaklaşımı nedeni ile yurttaşlar kendini güvende
hissetmemekte, yargıya olan güven tüm zamanların en alt düzeylerinde seyretmektedir.
Bütün toplumu esir alan bu üretilmiş, teşvik edilen, hoş görülen şiddet kültüründen
avukatlar ve barolar da nasibini almaktadır. Nitekim Diyarbakır Barosunun, hukukun
üstünlüğü, insan hakları, eşitlik ve özgürlük mücadelesi kapsamındaki faaliyetleri bir
yandan yargı tacizi ile baskılanmaya çalışılırken, öte yandan da baromuz tehdit edilmiş
ve hedef gösterilmiştir. Baromuzu tehdit eden, açık hedef haline getiren iktidarın bu
tehditlerine boyun eğmeyeceğimizi mazlumun, sömürülenin, haksızlığa ve zulme uğra-
yanın yanında olmaktan bir an olsun vazgeçmeyeceğimizi, yapılan tehditlerin ve açılan
davaların bizleri yıldırmayacağını tekrar belirtmek isteriz.15 temmuz darbe girişimin-
den sonra darbe girişiminde bulunan kişilere karşı hukuk çerçevesinde gerekli yargısal
süreçlerin yürütülmesi ve darbe koşullarının tamamen ortadan kaldırılması ve demokra-
tik sistemin güçlendirilmesi gerekirken; ilan edilen olağanüstü hal ve hemen akabinde
çıkarılan KHK’lar ile toplu ihraçlar yaşanmış, bağımsız ve tarafsız yargı anlayışından
tamamen vazgeçilmiş, basın yayın kuruluşları, dernekler, vakıflar kapatılmış; belediye-
lere kayyımlar atanmış, seçilmiş milletvekilleri ve belediye başkanları tutuklanmış, dar-
be teşebbüsünde bulunanlara karşı mücadelenin ötesine geçmiş, temel hak ve özgürlük-
ler büyük oranda kısıtlanmış, hukuk devleti ilkeleri tamamen rafa kaldırılarak onlarca
yıl etkisini hissettirecek şekilde muhalif kesimleri kıyımdan geçirme ve bir bütün olarak
yeni bir sitem dizayn etmenin aracı haline dönüştürülmüştür. Darbe girişimi adeta bir
fırsata çevrilmiş, darbe ile alakası olmayan çok sayıda muhalif örgütlenmeler ve kişiler
tasfiye edilmiş, etkili hak arama yolları ise neredeyse tümüyle kapatılmıştır. Anayasa
Mahkemesi başta olmak üzere, ulusal yargı mercileri, son derece tartışmalı ve eski içti-
hatlarına aykırı kararlar ihdas ederek, bu hukuksuzluğun devamına adeta çanak tutmuş-
lardır. Bu da yetmezmiş gibi KHK ile getirilen ve temel hak ve özgürlükleri kısıtlayan
birçok düzenleme, 7145 sayılı yasalara eklenmiş, OHAL uygulamaları sürekli hale ge-
tirilmiştir.İfade özgürlüğü, basın özgürlüğü, toplantı ve gösteri hakkı yoğun bir tehdit
altındadır. Hapishaneler, düşüncelerini ifade eden siyasetçi, yazar, gazeteci, sivil toplum
557

