Kullanıcı deneyiminizi artırmak için uygulamamızı indirebilirsiniz.
- Baromuz
- Merkezler & Komisyonlar
- Komisyonlar
- Merkezler
- Raporlar
- Duyurular
- Yayınlar
- Baro Bültenleri
- Diğer
- İletişim
18.12.2017
Kürdistan İfadesini Cezalandırmak Utançtır, Kabul Edilemez!
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM), 13 Aralık 2015 tarihinde yürütülen bütçe görüşmeleri esnasında Halkların Demokratik Partisi (HDP) Urfa Milletvekili Osman Baydemir söz alarak “Ben Kürdistan'dan gelen bir temsilci olarak benim şu isteğim bu çatı Türk'ün ve Kürt'ün ortak çatısı olmalıdır'' ifadelerini kullanmıştır. Bu sözler üzerine yapılan teklif oylanarak kabul edilmiş, Adalet ve Kalkınma Partisi (Ak Parti) ve Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) milletvekillerinin oyları ile Osman Baydemir’e “2 gün Genel Kurul’dan çıkarma ve bir aylık ödenek ve yolluğunun üçte ikisinin kesilmesi cezası” verilmiştir.
Söz konusu cezai yaptırım, 27 Temmuz 2017’de mecliste onaylanan ve ardından Resmi Gazete’de yayınlanan Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün161. maddesine dayandırılmaktadır.İçtüzüğün “Meclisten geçici çıkarma” başlığı altındakiifadelere göre “Görüşmeler sırasında Cumhurbaşkanına, Türkiye Büyük Millet Meclisine, Başkanına, Başkanlık Divanına, Başkanlık görevini yerine getiren Başkanvekiline, milletvekiline, Türk Milletinin tarihine ve ortak geçmişine, Anayasanın ilk dört maddesinde çerçevesi çizilen Anayasal düzene hakaret etmek ve sövmek, Türkiye Cumhuriyetinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü esasında Anayasada düzenlenen idari yapısına aykırı tanımlamalar yapmak” meclisten geçici çıkarma cezasını gerektiren hallerdendir.
Öncelikle bilinmelidir ki “kürsü dokunulmazlığı” bir milletvekilinin özgürce siyaset yapmasının teminatıdır. Milletvekillerinin ifade özgürlüğünü baskı altına alarak onları resmî ideolojinin doğrultusunda konuşmaya zorlamak ifade özgürlüğünün açıkça ihlal edilmesidir. Milletvekili kürsüde, şiddete açık çağrı yapmadığı sürece düşüncelerini özgürce ifade edebilmeli ve bu özgürlüğü güvence altına alınmalıdır.
Ayrıca bilinmelidir ki Kürdistan, bugün en az dört devletin sınırları içinde yer alan, doğal bir coğrafya olarak yaşadığımız yerleri ifade etmektedir. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, başbakan olduğu 19 Kasım 2013 tarihindepartisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, siyasi rakiplerini eleştirerek "Eğer meclis zabıtlarına bakarlarsa Kürdistan kelimesinigörecekler. Osmanlı’ya gittikleri zaman Doğu ve Güneydoğu’nun Kürdistan Eyaleti olduğunu görecekler, Doğu Karadeniz’in Lazistan olduğunu görecekler. Bunlar bizim tarihimizin bize devrettiği mirastır. Bunları görmezlikten gelemezsiniz!”açıklamasında bulunmuştu.
Toplumun bütün farklı unsurlarını ulus devlet potasında eriterek tektipleştirmeyi amaçlayan resmi ideoloji, coğrafyanın hakkına saldırarak yerleşim yerlerinin adlarını da değiştirmiş ve hafızayı silmeyi amaçlamıştır. Ancak güneş balçıkla sıvanmaz! İsmi değiştirilen köyler, ilçeler, iller ve bölgeler; isimleri değiştirildi diye hakikatlerinden koparılamazlar. Dersim, Norşin, Diyarbekir, Çolemerg vardır.Kürdistan vardır ve yaşadığımız yerlerin coğrafi adıdır.
Yerleşim yerlerinin isimlerini “yasal zor” kullanarak değiştirmek, sonra da o yerlerde yaşayanları hafızaları silinmedi diye cezalandırmak hukuken de ahlaken de gayrimeşrudur. TBMM İçtüzüğü başta olmak üzere ülke anayasası, ülkede yaşayan farklılıkların rengini yansıtmamakta, tek tip bir kimliği dayatmaktadır. Bu tek tipçi dayatma da meclis kürsüsündeki konuşmadan dolayı cezalandırma da yasal olsa bile hukuken meşru değildir. İçtüzük başta olmak üzere ülke anayasası toplumun çoğulculuğunu yansıtır bir biçimde yeniden kaleme alınmalı, yerleşim yerlerinin isimleri iade edilmeli ve TBMM, 80 yıl öncesinin meclis zabıtlarında yer alan “Kürdistan” ifadesini2017 yılında cezalandırmanın utancından kurtulmalıdır.
Diyarbakır Barosu
Diyarbakır Tabip Odası
Hak İnisiyatifi Diyarbakır Temsilciği
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Diyarbakır Temsilciliği