Uygulamamızı İndirin

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için uygulamamızı indirebilirsiniz.

Hemen İndir
İşkence ve Kötü Muamele İddialarına İlişkin Raporumuz...

27.05.2021

DİYARBAKIR İLİ, BAĞLAR İLÇESİ, KAYNARTEPE MAHALLESİNDE İKAMET EDEN YURTTAŞLARA YÖNELİK HAK İHLALLERİNE İLİŞKİN RAPOR

 

Raporun Konusu

Diyarbakır ili, Bağlar ilçesi, Kaynartepe Mahallesinde ikamet eden yurttaşlara yönelik kolluk güçleri tarafından 18.05.2021 tarihinde gerçekleştirilen; işkence, tehdit ve hakaret suçları ile ilgili olarak olayın mağdurları ve görgü tanıkları ile yapılan görüşmeler, meydana gelen hak ihlalleri, suçların tespiti ve çözüm önerileri ile ilgili inceleme ve değerlendirme raporudur.

Heyetin Oluşumu

Diyarbakır ili, Bağlar ilçesi Kaynartepe Mahallesinde ikamet eden yurttaşlara yönelik kolluk güçleri tarafından 18.05.2021 tarihinde gerçekleştirilen; işkence, tehdit ve hakaret suçları ile ilgili basına ve sosyal medyaya yansıyan haberler üzerine; Diyarbakır Barosu İşkenceyi Önleme Komisyonu üyelerinden bir heyet oluşturulmuştur. Heyet, mağdurların yaşadıkları hak ihlallerinin tespitini sağlamak üzere; olayın meydana geldiği yer olan mağdurların ikamet ettiği evde, mağdurlar ve görgü tanıkları ile yerinde tespit, inceleme ve görüşmelerde bulunmuştur.

Olayın Mağdurları ve Görgü Tanıklarının Beyanları

1-) Diyarbakır ili, Bağlar ilçesi, Kaynartepe Mahallesinde 3 katlı bir apartmanın 3. katında ikamet eden mağdur K.D.’nin beyanlarına göre;

18.05.2021 tarihinde saat 17:30 sıralarında evinde yemek yediği esnada binadan bağırış seslerinin geldiğini fark etmesi üzerine kapıya çıkmıştır. Bağırma seslerinin oğluna ait olduğunu ve binanın zemin katında bulunan, kiracılarına ait daireden (2 numaralı daire) geldiğini anlaması üzerine oraya doğru gitmiştir. Mağdur K.D., aşağı doğru inerken oğlu S.D.’nin, “Anne neredesin?” şeklindeki yardım çığlıklarını duymuştur. Mağdur K.D., olayın yaşandığı yer olan kiracılarının dairesine vardığında, oğlunu yerde yüz üstü vaziyette; sivil giyimli üç kolluk personelinin de oğlunun üzerinde, oğlunu zapt etmeye çalışır vaziyette bulmuştur. Mağdur K.D., kolluk güçlerinden birini, oğlu S.D.’nin sırtına dizlerini koymak suretiyle; birini, S.D’nin ensesinden tutarak yere bastırmak suretiyle; diğerini de ters kelepçe uygulamak suretiyle oğlu S.D.’yi alıkoymaya çalıştığı vaziyette bulmuştur. Bu esnada oğlu S.D. kendisinden “Anne öldürdüler beni yine” diye bağırarak yardım istemiştir. Mağdur K.D. ise kolluk kuvvetlerine hitaben “Dövmeyin oğlumu, suçu neyse alın götürün.” demiştir.

2-) Bunun üzerine orda bulunan 3 kolluk personelinden, mağdurun beyanına göre beyaz tişörtlü olan, Mağdur K.D’yi bulundukları daireden binanın dış kapısına doğru 10-15 metre kadar saçından çekerek sürüklemiştir. Mağdur K.D. nin beyanlarına göre, aynı kolluk personeli, saçından sürüklediği esnada kendisine ve oğluna hitaben “Ananızı, bacınızı sinkaf ederim. A….koyacağım. Sizi bitireceğim.” “Ben Diyarbakır’a bir yıllığına geldim. Burada insan bırakmayacağım” şeklinde küfürler ederek hakaret ve tehditlerde bulunmuştur. Akabinde mağdur K.D.’nin koluna doğru tekme atmak suretiyle fiziksel saldırıda bulunmuştur. Tekme atmasıyla mağdur bayılmıştır.

3-) Mağdurun bayılması üzerine diğer aile bireylerinin beyanlarına göre, şiddet uygulayan aynı kolluk personeli kendilerine silah doğrultmuş ve “Gelmeyin, dağıtırım, vururum.” şeklinde tehditlerde bulunmuştur.

3-) Mağdurun ayılması üzerine kızı F.D. mağduru eve götürmeye çalışmış ancak mağdura tekme atan kolluk personeli kendilerini eve doğru takip etmiş ve “Ben eski boksörüm, nereye vursam yıkarım” diyerek mağdurun karnına tekme atmıştır. Mağdur kendisine atılan tekme ile merdivenlerden aşağı düşmüştür. Kolluk personellerinden biri mağdurun yerden kalkmasına yardım ederek “Sen benim annemsin, ben de senin oğlunum.Bu (işkence eden polisi kastederek) üstüm olmasaydı, onu gözaltına alırdım. Aldığınız görüntüleri de silin, şikayetçi olmayın bizden” demiştir. Mağdur K.D.‘nin evine girmesini engellemeye çalışan şiddet uygulayan kolluk personeli mağdurun kızı F.D.‘nin üstüne doğru yürümüştür. Tekrar şiddet uygulanacağı korkusuyla F.D. kapıyı kolluk personelinin suratına kapatarak kuvvetle muhtemel bir şiddet eyleminin önüne geçmeye çalışmıştır.

4-) Mağdur K.D.’nin kızı F.D. 19:18’de 155’i arayarak olayla ilgili şikayetlerini bildirmiş ancak buna ilişkin herhangi bir işlem yapılmadığını beyan etmişlerdir.

5-) Mağdur K.D., evine girdikten sonra, tekrar oğlunun “anne, anne” şeklindeki feryatlarını duyması üzerine dayanamayıp aşağıya inmiştir. Oğlunun hala yerde yüz üstü vaziyette bekletildiğini görmüştür. Binanın dışında, daha önce kendisinden görüntüleri silmesini isteyen kolluk personeli “Anne ayağının altını öpeyim şikayetçi olma!” demiş ve kızı F.D. ‘den de tekrar görüntüleri silmesini istemiştir. Daha sonra mağdur K.D., oğlu S.D.’nin kolluk kuvvetleri tarafından omuzlarından tutulmak suretiyle yerden sürüklenerek götürüldüğünü gördüğünü beyan etmiştir.

6-) Oğlunun götürülmesinin ardından mağdur ve ailesi olayın gerçekleştiği daireyi incelendiklerinde, dairenin dış kapısında herhangi bir zorlama izine rastlamadıklarını ancak odalardan birinin kapısının kilit kısmında zorlamalar olduklarını, dairenin yanındaki küçük odada ise oğlu S.D. ‘ye ait yırtılmış gömlek bulduklarını beyan etmişlerdir.

6-) Daha sonra mağdur K.D., kendisine yapılan şiddetin tespiti amacıyla Selahattin Eyyubi Devlet Hastanesine gittiğini, oradan Bağlar Karakoluna yönlendirildiğini, karakolda ifadesinin alındığını ancak okuma yazması olmadığı için ifadeyi okumadan imzaladığını, ifade tutanağı örneğinin kendisine verilmediğini beyan etmiştir.

7-) Mağdur K.D. ayrıca, karakoldan döndükten sonra evde yemek yerken dişlerinin bir kısmının kırıldığını bir kısmının da ağzında olmadığını fark ettiğini beyan etmiştir.

8-) Son olarak, tuvaletini yaptığı esnada kanaması olduğunu fark etmiştir.

Heyetin Tespitleri

18.05.2021 tarihinde Diyarbakır ili, Bağlar ilçesi, Kaynartepe Mahallesinde ikamet eden yurttaşlara yönelik; görgü tanıkları ve mağdur beyanlarının tutarlı olduğu gözetildiğinde, kolluk görevlilerinin işkence, tehdit ve hakaret suçlarını oluşturan eylemlerinin olduğu yönünde kuvvetli bir şüphe oluşmuştur. Şöyle ki;

- Mağdurlar ve görgü tanıklarıyla yapılan görüşme sonucunda; aile üyelerinin çoğunun hakaret ve tehditlere maruz kaldıkları ve bu eylemlerin hakaret ve tehdit suçunun unsurlarını oluşturduğu tespit edilmiştir.

- Mağdurlar K.D ve S.D’nin ayrıca kolluk personelleri tarafından yaklaşık 3 saat boyunca sistematik bir şekilde; mağdurların onurunu kıran, itibarını zedeleyen, kendilerini değersiz hissetmelerine neden olan, psikolojik ve fiziksel dirençlerini kıran, aşağılanma hissi uyandıran fiziksel saldırı ve şiddet eylemlerine maruz kaldıkları, bu eylemlerinin işkence suçunun unsurlarını oluşturduğu tespit edilmiştir.

- Kolluk personellerinden icrai hareketle işkence suçunu işleyen kolluk personelinin eylemlerine müdahale etmemeleri sebebiyle diğer kolluk personellerinin de ihmali suretle işkence suçunu işledikleri tarafımızca tespit edilmiştir.

- Kolluk personellerinin işkence ve kötü muamele eylemleri mağdur K.D’nin beden ve ruh sağlığı üzerinde tahrip edici etkiler bıraktığı tespit edilmiştir.

- Mağdurların beyanlarına göre, kolluk personellerinin, mağdurların evlerine herhangi bir yargı kararı olmaksızın girdiğinden, konut dokunulmazlığını ihlal suçunun unsurlarını oluşturduğu tespit edilmiştir.

- Olayın gerçekleştiği dairenin odalarından birinin kapısının zorlanarak kırılması eyleminin de mala zarar verme suçunu oluşturduğuna yönelik tespitlerimiz olmuştur.

Heyetin Değerlendirmeleri

  1. Heyetimizce yapılan tespitler neticesinde söz konusu olayda kolluk görevlilerinin tüm eylem ve işlemlerinin keyfi olduğu;

Olayın mağdurları K.D ve S.D. ‘nin tespit edildiği üzere işkence ve kötü muameleye maruz kaldıkları değerlendirilmiştir. İşkence suçu ile hak ve özgürlüklerin temeli ve birey için en kutsal değer olan insan onuru yok edilmektedir. İnsanın bir obje olarak görünmesinin önüne geçilerek kendi hür iradesine göre hareket edebilmesini sağlayan insan onuru, bireye toplumun diğer bireyleri ve devlet tarafından korunması gereken bir dokunulmazlık alanı sağlamalıdır. AİHM’nin de birçok kararlarında ifade edildiği gibi işkence yasağı, demokratik toplumun temel değerleri ile ilgili bir düzenlemedir (B.N.2013/293, §93). Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme’nin 3. maddesi ile ilgili içtihadında insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının demokratik toplumların en temel değeri olduğunu vurgulamış; terörizmle ya da organize suçla mücadele gibi en zor şartlarda dahi Sözleşme’nin mağdurların davranışlarından bağımsız olarak işkence, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya işlemlerden men ettiğini belirtmiştir. İnsan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının Sözleşme’nin 15. maddesinde belirtilen toplum hayatını tehdit eden kamusal tehlike halinde dahi hiçbir istisnaya yer vermediği kararlarda hatırlatılmıştır (B.N.2014/16308, §30) Ayrıca işkence suçunun düzenlendiği mevzuat hükümleri ile işkence ve kötü muamele, Türkiye Cumhuriyeti’nin de taraf olduğu ve Anayasanın 90. Maddesi gereğince iç hukuk kapsamında yasal düzenlemeler ile eş değer uygulanması gereken ulusal üstü normlarda yasaklanmıştır.  Uluslararası normlarda işkencenin suç olarak tanımlanmasını ve cezai müeyyideler uygulanması gerektiği hükme bağlanmıştır. Söz konusu mevzuat hükümleri şu şekildedir:

 

- Anayasanın işkence yasağını düzenleyen 17/3. Maddesi şu şekildedir: “Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.”

- AİHS’nin 3. Maddesi şu şekildedir: “Hiç kimse işkenceye veya insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele veya cezaya tabi tutulamaz.”

İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı ya da Aşağılayıcı Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin 1. Maddesi şu şekildedir:

“Sözleşme amaçlarına göre, " şüphe edilen bir fiil sebebiyle, cezalandırmak amacıyla bilgi veya itiraf elde etmek için veya ayırım gözeten herhangi bir sebep dolayısıyla bir kamu görevlisinin veya bu sıfatla hareket eden bir başka şahsın teşviki veya rızası veya muvafakatıyla uygulanan fiziki veya manevi ağır acı veya ızdırap veren bir fiil anlamına gelir. Bu yalnızca yasal müeyyidelerin uygulanmasından doğan, tabiatında olan veya arızî olarak husule gelen acı ve ızdırabı içermez.

Bu madde, konu hakkında daha geniş uygulama hükümleri ihtiva eden herhangi uluslararası bir belge veya millî mevzuata halel getirmez”

- İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı ya da Aşağılayıcı Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin 4. Maddesi şu şekildedir:

“Her Taraf Devlet, tüm işkence eylemlerinin kendi ceza kanununa göre suç olmasını sağlayacaktır. Aynı şekilde, işkence yapmaya teşebbüs ve işkenceye iştirak veya suç ortaklığı yapan şahsın fiili suç sayılacaktır.

 Her Taraf Devlet, fiilleri ağırlıklarını dikkate alarak uygun müeyyidelerle cezalandıracaktır.”

-Türk Ceza Kanunun İşkence suçu başlıklı 94. Maddesi şu şekildedir:

“(1) Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları gerçekleştiren kamu görevlisi hakkında üç yıldan on iki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(4) Bu suçun işlenişine iştirak eden diğer kişiler de kamu görevlisi gibi cezalandırılır.

(5) Bu suçun ihmali davranışla işlenmesi halinde, verilecek cezada bu nedenle indirim yapılmaz.

(6) (Ek: 11/4/2013-6459/9 md.) Bu suçtan dolayı zamanaşımı işlemez.”

Yukarıdaki tespitler gözetildiğinde, ilgili kolluk görevlileri hakkında derhal soruşturma başlatılmalı, uluslararası standartlara uygun yürütülecek tahkikat neticesinde, eylemleri ile uyumlu bir şekilde şüphelilerin cezalandırılması gerekir.

Bu amaçla; işkence, kötü muamele, hakaret, tehdit suçlarının işlenmiş olması ihtimaline binaen re’sen soruşturma başlatılmalı; maddi gerçeğin ortaya çıkarılması ve faillerin tespiti açısından etkin bir adli soruşturma yürütülmeli; mağdurların/görgü tanıklarının beyanlarının alınmalı ve araştırılmalı; delillerin toplanması ve olası delillerin karartma eylemlerinin önüne geçilebilmesi için 5271 sayılı CMK’nın 160/2 ve 164. madde hükümleri uyarınca emniyet müdürlüğü birimlerine mensup kişilerin adli kolluk olarak görevlendirilmeli; mağdurların/görgü tanıklarının anlatımları gözetilerek, olay yeri ve çevresinde görevli kolluk görevlilerinin tespiti yapılmalı; mağdur beyanları alınarak kendilerine işkence yapan kişilere yönelik tariflerle birlikte tespit ve teşhis işlemleri yapılmalı; tespite konu olayda görevli kolluk görevlilerinin muhtemel bir işkence, kötü muamele soruşturmasının şüphelisi olabilecekleri gözetilerek yürütülecek soruşturma tamamlanıncaya kadar açığa alınmaları hukuken gerekli ve zorunludur.

2- Olayın mağdurları kolluk personelleri tarafından tehdit ve hakaretlere maruz kalmışlardır. 5237 Sayılı TCK’da düzenlenen tehdit ve hakaret başlıklı suçları şu şekildedir:

“Tehdit Madde 106-

  1. Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel

dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikayeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.

(2) Tehdidin;

a) Silahla,

b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel

işaretlerle,

c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,

d) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten

yararlanılarak, İşlenmesi halinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına

hükmolunur.

  1. Tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya malvarlığına zarar verme suçunun işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilir.

Hakaret Madde 125-

(1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden (...) (1) veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir.

(2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur. “

(3) Hakaret suçunun;

a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,

b) Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,

c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle, İşlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.

(4) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/15 md.) Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.

(5) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/15 md.) Kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulanır.

3- Mağdurların evlerine herhangi bir yargı kararı olmaksızın girmiş olmaları konut dokunulmazlığının ihlali suçunu oluşturduğu heyetimizce değerlendirilmiştir. Konut Dokunulmazlığı 1982 Anayasası ve 5237 Sayılı TCK’da şu şekilde düzenlenmiştir:

“B. Konut dokunulmazlığı

Madde 21 – (Değişik: 3/10/2001-4709/6 md.)

Kimsenin konutuna dokunulamaz. Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin konutuna girilemez, arama yapılamaz ve buradaki eşyaya el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını el koymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar.

Konut dokunulmazlığının ihlali Madde 116-

(1) Bir kimsenin konutuna, konutunun eklentilerine rızasına aykırı olarak giren veya rıza ile girdikten sonra buradan çıkmayan kişi, mağdurun şikayeti üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) (Değişik: 31/3/2005 – 5328/8 md.) Birinci fıkra kapsamına giren fiillerin, açık bir rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi mutat olan yerler dışında kalan işyerleri ve eklentileri hakkında işlenmesi hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine altı aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.

(3) (Değişik: 31/3/2005 – 5328/8 md.) Evlilik birliğinde aile bireylerinden ya da konutun veya işyerinin birden fazla kişi tarafından ortak kullanılması durumunda, bu kişilerden birinin rızası varsa, yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanmaz. Ancak bunun için rıza açıklamasının meşru bir amaca yönelik olması gerekir.

(4) Fiilin, cebir veya tehdit kullanılmak suretiyle ya da gece vakti işlenmesi halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.”

4- Olayın mağdurlarının ayrıca konutlarında meydana gelen zararlar açısından, kolluk personellerinin eylemlerinin 5237 Sayılı TCK’da “Mala zarar verme Madde 151- Başkasının taşınır veya taşınmaz malını kısmen veya tamamen yıkan, tahrip eden, yok eden, bozan, kullanılamaz hale getiren veya kirleten kişi, mağdurun şikayeti üzerine, dört aydan üç yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.” şeklinde düzenlenen Mala Zarar Verme suçunu işledikleri değerlendirilmiştir.

 

HEYETİN ÖNERİLERİ

Yurttaşların doğuştan gelen haklarının ve aidiyetlerinin korunması adına;

  1. Olayda yer alan kolluk görevlileri hakkında ivedilikle etkin ve şeffaf bir adli ve idari soruşturmanın yapılması, soruşturma sonucunun bütün detaylarının kamuoyuyla paylaşılması,
  2. Soruşturmanın salahiyeti açısından ilgili kolluk güçleri hakkında idari soruşturma başlatılarak, görevden el çektirilmeleri,
  3. Yaşanan bu durumda devletin cebir gücünü, kolluk kuvvetleri aracılığıyla keyfi bir şekilde bireylere karşı kullanmaktan ve faillerin korunmasına sebep olan cezasızlık politikalarından vazgeçilmesi,
  4. Kolluk güçleri ve idari yetkililerin temel insan hak ve hürriyetleri açısından kapsamlı eğitime tabi tutulması,
  5. Türkiye’nin ulusal ve taraf olduğu uluslararası yükümlüklerine tam ve eksiksiz olarak uyması, bu konuda yargı ve idari mercilerin belirtilen hususlara riayet etmesi, heyetimizce önerilmektedir.

Raporun Word Formatı İçin TIKALYINIZ