Uygulamamızı İndirin

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için uygulamamızı indirebilirsiniz.

Hemen İndir
DARBELERİN PANZEHİRİ; DAHA ÇOK DEMOKRASİ, ÖZGÜRLÜKLER VE YÜZLEŞMEDİR…

12.09.2021

Bugün 12 Eylül 1980 Askeri Darbesinin yıl dönümü…

Yapılan askeri darbe ile halk tarafından seçilmiş sivil iktidar devrilmiş, topluma ve demokrasiye karşı en ağır suçlardan biri işlenmiştir. 34 yıl sonra da olsa askeri darbeyi gerçekleştiren iki emekli generalin yargılanarak mahkûm edilmesini memnuniyet verici bulmakla birlikte yeterli görmediğimizi hatırlatmak isteriz.

Diyarbakır Cezaevinde, askeri darbe döneminde insanlığa karşı utanç verici suçlar işlenmiştir. Bu suçların salt birkaç subayın iradesiyle gerçekleştirilmediğini, bir devlet politikası olduğunu çok iyi bilmekteyiz. Diyarbakır Cezaevi’nde işlenen suçlar şüphesiz, BM İnsan Hakları Sözleşmelerinde ve Uluslararası Ceza Mahkemesi Tüzüğünde yer alan insanlığa karşı suç tanımları kapsamındadır. 41 yıl geçmiş olmasına rağmen hala utanç verici bu mirasla Devlet olarak tam anlamıyla yüzleşilmemiş ve hesaplaşılmamıştır. Darbeciler tarafından siyasal, felsefi, ırki veya dini saiklerle toplumun bir kesimine karşı sistematik olarak işlenen işkence başta olmak üzere, gözaltında kaybetme, kasten öldürme, kasten yaralama, kişi hürriyetinden yoksun bırakma ve insanlığa karşı suçlarla bağlantılı olarak işlenen suçlara ilişkin maalesef etkin bir hukuki süreç işletilmemiştir.

12 Eylül darbe yargılamasında Ankara Ağır Ceza Mahkemesince darbe suçunun; insanlığa karşı suçlardan olduğu, uluslararası insan hakları sözleşmeleri ve uluslararası mahkeme kararlarına göre de bu suçun zamanaşımına uğramayacağına karar verilmişti. Ancak aynı Askeri Darbe Yönetiminin talimatları ve iştiraki ile Diyarbakır Cezaevi’nde insanlığa karşı işlenen utanç verici suçların zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına (takipsizlik) karar verilmişti. Bu kararların vicdanen ve hukuken kabul edilemez olduğunu bir kez daha belirtmek isteriz. 12 Eylül askeri darbe döneminde insanlığa karşı suçların faillerinin yargı önüne çıkarılmaması, çıkarılanların ise zamanaşımı nedeni ile cezalandırılmaması Türkiye’de cezasızlık politikasının sürdüğünün en önemli göstergelerindendir. Bir kez daha belirtmek isteriz ki zamanaşımı, devletlerin insanlığa karşı işlenmiş suçları soruşturma ve failleri cezalandırma yükümlülüğüne aykırı bir düzenlemedir. Oysa zamanaşımının bu tür suçlara uygulanmayacağı, uluslararası hukukta teamül haline gelmiştir.

Diyarbakır Cezaevi’nde yaşananlar başta olmak üzere darbecilerin işledikleri insanlığa karşı suçlarla (gözaltında kaybettirilme ve idam) yaşam hakkı ihlaline uğrayanların aileleri ve işkence mağdurları yıllardır hukuk mücadelelerini sürdürmektedirler.  Bu ağır insan hakları ihlalleri toplum vicdanında unutulmayacağı gibi hukuken de zamanaşımına uğramayacağını, İnsan hakları savunucusu avukatlar ve Baro olarak bu suçların soruşturulması, hakikatlerin ortaya çıkması ve sorumluların hesap vermesinin takipçisi olmaya devam edeceğiz.

12 Eylül Askeri Darbesinden sonra maalesef 2016 yılında ülkede yeniden bir darbe girişimi yaşanmıştır. Darbe girişimi sonrasında toplumun demokrasi beklentileri haklı olarak yükselmiş ancak bu beklenti yine karşılanmamıştır. Sürekli olarak belirttiğimiz üzere, toplumun talebi ve darbelerin panzehiri daha fazla demokrasi ve daha fazla özgürlüktür. Toplumsal sorunların çözümsüzlüğünde ısrarın ve demokratik kazanımlardan uzaklaşmanın, darbe zihniyetine zemin sunduğu unutulmamalıdır.

Diyarbakır Barosu olarak; Türkiye’de geçmişle yüzleşmenin, ceza adaleti ve onarıcı adalet bakımından elzem buluyor, zamanaşımının ağır insan hakları ihlalleri veya insanlığa karşı suçlar açısından kaldırılıp geçmişte işlenen suçlarla yüzleşmenin kalıcı ve adaletli bir toplumsal barışa ulaşmak için önemli görüyor ve bir kez daha yetkililerden 12 Eylül darbesinin yarattığı mağduriyetlerin giderilmesini, insanlığa karşı işlenen bu ağır suçlarla ilgili hukuki süreçlerin başlatılmasını, darbe ile şekillenen antidemokratik kurumsal yapıların tasfiye edilmesini ve bir an önce Diyarbakır Cezaevinin bir hafıza merkezi olarak insan hakları müzesi haline getirilmesini bekliyoruz.