Uygulamamızı İndirin

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için uygulamamızı indirebilirsiniz.

Hemen İndir
BASINA ve KAMUOYUNA

01.02.2014

                                               

         01 Şubat 2014 Diyarbakır

 

BASINA ve KAMUOYUNA

 

Sayın Basın Mensupları,

                   Cezaevlerinde farklı sağlık sorunları nedeni ile tedavileri acilen yapılması gereken, ancak yetkili kurumların ısrarla göz ardı edip, ilgisizce davranmasından ötürü sağlık merkezlerine sevk edilmeyen veya doktorların önerdiği tedavi koşullarının sağlanmadığı çok sayıda tutuklu ve hükümlü bulunmaktadır.  10 Eylül 2013 itibariyle Türkiye cezaevlerinde 163’ü ağır olmak üzere, 544 hasta tutuklu ve hükümlü bulunmaktadır.

                  

                   Sessizlik içinde boğulmaya bırakılan bu yaşamlar, insanlık onuruna aykırı koşullarda,  var olan en temel hakları da gasp edilmiş halde beklemektedirler. Bugün yasal olarak güvence altına alınmış olan “zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz” hükmü geçerliliğini yitirmiştir. Elleri kelepçeli olarak hastanelere götürülen tutsaklar yer yer toplumsal cinsiyet, ırk, dil, din, siyasî veya diğer fikir yahut düşünceleri ile ekonomik güçleri ve diğer toplumsal konumları yönünden ayrıma uğramaktadır. Hastanelerde mahkum reviri olmadığı gibi gerekçelerle, hastalar tedavi edilmeden geri gönderilmekte, ölüme terk edilmektedir. Bunlar hasta tutsakların yaşadığı sıkıntılardan yalnızca bir kaçıdır.

 

                   Ceza İnfaz Yasası’nda hasta tutuklulara ilişkin düzenlemelerin yer aldığı 16. Madde:

                   “Maruz kaldığı ağır bir hastalık veya sakatlık nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyen ve toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturmayacağı değerlendirilen mahkûmun cezasının infazı (….) iyileşinceye kadar geri bırakılabilir”  hükmü eklenmiştir.  Yasada daha önce hasta tutuklunun serbest bırakılması için Adli Tıp Kurumu’nun “Tek başına yaşamını devam ettiremez” raporu yeterli oluyordu. Yeni düzenleme ile hasta tutuklunun “Toplum için zararlı olup olmadığına”  ilişkin karar alınması öngörülmüştür. C. Savcısının bu “ZARARLILIK HALİ” konusunda kanaatini olumsuz kullanması durumunda, tutuklu serbest bırakılmamaktadır. İlgili düzenlemenin Anayasaya, hukuka aykırılığı bir yana, vicdanları yaralayan bu hükmün adalet duygusunu zedelediği ve toplumsal barışa zarar verdiği çok açıktır. Bu nedenle bu uygulamadan acilen vazgeçilmelidir.

                  

 

                   Ayrıca Adli Tıp Kurumu’ nun Adalet Bakanlığı’ na bağlı, bağımsız ve tarafsızlıktan uzak işleyişi gibi nedenlerle adil ve hakkaniyetli kararlar vermediğini gözlemlemekteyiz. Adli Tıp Kurumu’ na yapılan başvuruların %90’ ının reddedilmesinden de bu durum açıkça anlaşılmaktadır. Bu nedenle Adli Tıp Kurumu bir an önce her türlü siyasi otoriteden bağımsız bir işleyişe kavuşturulmalı, kararlarını “yaşam hakkı” önceliğiyle vermelidir.

 

                  Özellikle Siyasi Hasta Tutsaklar ağır şartlar altında ayrımcı uygulamalara maruz bırakılmakta; tedavi süreçleri uzatılıp aksatılmaktadır. Bu durum ile ilgili ulusal-uluslararası pek çok rapor, itiraz ve protestolar görmezden gelinmektedir. Bağımsız bir hekim heyeti tarafından sağlık durumlarının tespiti talebine cevap verilmemektedir. Cezaevlerinde insanları adeta ölüme terk eden bu politikalar nedeni ile 2010 yılında 161, 2011 yılında 41, 2012  yılında 66 mahpus hastalık ve çeşitli sebepler nedeniyle yaşamlarını yitirmiştir.

 

                   Hasta tutsakların biyolojik sorunlarını siyasi bir yaklaşım ile her seferinde sembolik şiddete çeviren devlet ve ilgili yetkililer, keyfi davranışlar ile tutsakları anayasal haklarından maruz bırakarak ölüme terk etmekte, bu vurdumduymazlık üzerinden tekrar tekrar cezalandırma işlemine tabi tutmaktadır. Adalet Bakanlığı bu konudaki hak ihlallerini meclise taşıyan soru önergelerinin çoğuna cevap vermeme yolunu seçmektedir.

 

                   Duyarlı tüm kamuoyu ve ilgili kurumlara açık çağrımızdır.

                   Bizler Yaşam hakkının her şart ve koşulda kutsal olduğuna inanan hukukçular olarak bu meselenin insani-vicdani bir mesele olduğunu, hiçbir pazarlığa konu edilemeyeceğini, hiçbir şarta tabi tutulamayacağını düşünmekteyiz. Bu nedenle tüm hasta tutsakların infaz ve tedavi koşullarının iyileştirilerek, bağımsız hekimlerce muayenesinin önünün açılması, ağır ve yaşamı tehlikede olan hasta tutsakların infazlarının durdurularak derhal serbest bırakılmalarını talep ediyoruz. Bu bağlamda, başlatmış olduğumuz ve Diyarbakır Barosu resmi internet sitesinde detaylarının yer aldığı MAİL Kampanyası’ na tüm halkımızın katkı sunmasını bekliyoruz.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

 

                                                                  Diyarbakır Barosu Cezaevi Komisyonu