Uygulamamızı İndirin

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için uygulamamızı indirebilirsiniz.

Hemen İndir
BASINA VE KAMUOYUNA

27.08.2013

BASINA VE KAMUOYUNA

                                                                                                                                 27.08.2013

 

 

20 Haziran 2013 günü Bingöl'ün Genç ilçesine bağlı Yayla köyünde ikamet eden 19 yaşındaki zihinsel engelli B.Ç. adlı genç bir kadın, rahatsızlanarak hastaneye kaldırılmış; yapılan tetkikler sonucunda 5 aylık hamile olduğu ortaya çıkmıştır.

 

Bingöl Kadın Doğum Hastanesi'nde görevli bir memurun; Genç İlçe Jandarma Komutanlığını araması ve durumun Cumhuriyet Başsavcılığı'na bildirilmesi üzerine; Savcılık tarafından yürütülen soruşturmada, 11.07.2013 tarihinde“…. mağdurun ifadesinin alındığı, olayın kendi rızasıyla gerçekleştiği ve kimseden şikayetçi olmadığı, sonuç olarak; somut olayda akıl ve ruh sağlığı bakımından kendisini savunamayacak durumda olduğuve cinsel saldırıya uğradığı yönünde delil bulunmayan müştekinin hamile kaldığı olayda, rıza, hukuka uygunluk sebebinin bulunduğu, bu suretle yetişkin olan müştekinin rızasına üstünlük tanınmasının gerçeği kanaatiyle hukuka uygunluk sebebi bulunan olay hakkında 'Kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına” kararı verilmiştir. 

Mağdurenin ağabeyi M.Ç., Genç Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından verilen karara basın aracılığı ile tepki göstermiş; olayın üstünün kapatılmak istendiğini, ortada herhangi bir ifade ve fail olmadığını, kardeşinin zihinsel engelli olduğunu ifade etmiştir.

 

Genç Cumhuriyet Başsavcılığı’nın B.Ç. için akıl ve ruh sağlığı bakımından kendisini savunamayacak durumda olduğu”yönündeki tespitine rağmen " rızanın, hukuka uygunluk sebebi olduğu”biçimindeki gerekçesi Diyarbakır Barosu tarafından anlaşılmaz bulunmuştur.

 

Genç Cumhuriyet Başsavcılığı;  akıl ve ruh sağlığı nedeniyle, kendisini savunamayacak durumda olan mağdurenin rızasının bulunup bulunmadığına bakmaksızın yasal olarak soruşturmayı derinleştirmesi gerekirken; verdiği Kovuşturmaya Yer olmadığına dair Kararı ile hukuka açıkça aykırı bir karara imza atmıştır.

TCK’nun “Cinsel Saldırı” başlıklı 102. maddesinin 3. Fıkrasının 1. Bendine göre suçun “Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı” işlenmesi halinde bu maddeye göre verilen cezaların yarı oranında artırılmasına neden olarak kabul edilmiştir.

Yine beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda olan mağdurları koruma amacına yönelik olarak istikrar kazanan Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Özel Daire uygulamalarına göre, rahatsızlığın ve rahatsızlığa bağlı rıza açıklama ehliyetinin bulunmadığının bilinmesi ya da bilinmesi kuşkusunun bulunması hallerinde sanık eylemlerinden sorumlu tutulacaktır.

 

Kaldı ki TCK’nun “Hakkın kullanılması ve ilgilinin rızası” başlıklı 26’ncı maddesi ve gerekçesine göre; söz konusu hukuka uygunluk nedeninin varlığı için, rızanın kişinin üzerinde mutlak surette tasarrufta bulunabileceği bir hakka dair olması gerekir. Keza, kişinin bu hakla ilgili olarak rıza açıklamaya ehil olması gerekir.

4721 Sayılı Medeni Kanunun 13 üncü maddesinde, yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkesin ayırt etme gücüne sahip olduğu, 10. maddesinde, ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyetinin bulunduğu, 11 inci maddesinde, erginliğin on sekiz yaşın doldurulmasıyla başlayacağı, 14 üncü maddesinde, ayırt etme gücü bulunmayanların, küçüklerin ve kısıtlıların fiil ehliyetinin olmadığı, 15 inci maddesinde de, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, ayırt etme gücü bulunmayan kimsenin fiillerinin hukuki sonuç doğurmayacağı hüküm altına alınmıştır.

 

Bu düzenlemelere göre, akıl ve ruh hastalıklarıyla akıl zayıflığı nedenlerinden dolayı akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olan 18 yaşından büyüklerin cinsel dokunulmazlıkları ile bir yerde kalma ve bir yere gitme özgürlükleriyle ilgili açıkladıkları rızalar geçerli olmayıp, buna bağlı olarak rızaları da hukuka uygunluk nedeni değildir.

 

Genç Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından verilmiş Kovuşturmaya Yer olmadığına Dair Karara bakıldığında; yine dosyada yeterli araştırma ve inceleme yapılmadığı, gerekli hassasiyet gösterilmediği anlaşılmış ve dahası failin kim olduğu hakkında hiçbir araştırma yapılmadan olayın üstünün örtülmüş olduğu görülmüştür.

 

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre tecavüz ve taciz gibi cinsel saldırı suçlarında son beş yılda yüzde 30 artış meydana gelmiştir. Sadece 2013 yılının ilk yedi ayında, 97 kadın öldürülmüş; 97 kadın tecavüze uğramış; 127 kadın yaralanmış; 110 kadına da cinsel tacizde bulunulmuştur.

 

Daha iki ay önce Bingöl'de E.A. isimli çocuğun 2011 yılında 8 uzman çavuşun cinsel istismarına maruz kaldığı olayın izleri hala zihinlerde yerini korurken, B.Ç olayında da yapılan hukuksuzluk kamuoyu vicdanını derinden yaralamış ve adalete olan inancı sarsmıştır.

 

B.Ç. isimli Kadının yaşamış bulunduğu hukuksal süreç bizlere maalesef mağdurun “Kadın”,  Konunun “Cinsel Saldırı-Tecavüz” olduğu dosyalarda kararın hep aynı olduğunu; yargının kadına, taciz, tecavüz ve istismar konularında eril zihniyetin hala değişmediğini bir kez daha göstermiştir.

 

Genç Cumhuriyet Başsavcılığı’nın vermiş olduğu hukuka ve yasalara aykırı kararın bozulması için karara karşı Diyarbakır Baro Başkanlığı olarak, Muş Ağır Ceza Mahkemesi’ne İtirazda bulunduğumuzu kamuoyuyla paylaşıyoruz.

 

Genç Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bu şekildeki KYO dair kararının basına yansıması ve kamuoyu tarafından karara karşı tepkilerin artması karşısında; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından; soruşturmayı yürüten savcı ile görüşüldüğü ve savcının soruşturmaya devam edildiğini bildirdiği şeklinde bir bilgilendirme yapılmış ise de basın metninin ekinde sunmuş olduğumuz 11.07.2013 tarih ve 2013/526 S. no. ve 2013/228 K. sayılı Kovuşturmaya Yer olmadığına Dair Kararın, bizzat Genç Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından B.Ç. isimli mağdurenin dosyasında verilmiş bir karar olduğu; bu kararda da yukarıda belirtmiş olduğumuz çerçevede “rıza” ya dayanılarak Kovuşturmaya Yer olmadığına Dair karar verildiği açıkça görülmektedir.

 

Siz değerli basın mensupları aracılığı ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’ndan Soruşturmaya ciddiyetle müdahil olunmasını ve karara karşı ivedilikle gerekli girişim ve işlemlerde bulunmasını talep ediyoruz.

 

 Kamuoyuna saygıyla sunulur.

 

                                                                          Diyarbakır Barosu

                                     Kadın Hakları, Danışma ve Uygulama Merkezi 

                              Genel Koordinatörü ve YK. Üyesi Av. Keziban YILMAZ