Uygulamamızı İndirin

Kullanıcı deneyiminizi artırmak için uygulamamızı indirebilirsiniz.

Hemen İndir
Baro Başkanımız Tahir ELÇİ'nin Katledilişinin 203. Haftası Anma Etkinliği Diyarbakır Adliyesi Önünde Gerçekleştirildi...

22.11.2019

Baro Başkanımız Tahir ELÇİ’nin katledilişinin 203. haftası anma etkinliği bugün de meslektaşlarımızın katılımıyla yapıldı. Etkinlikte konuşan Baromuz Çocuk Hakları Merkezi Başkanı Av. Muhammed Emin ÇOBAN şunları söyledi;

Değerli Basın Emekçileri ve Baromuzun Kıymetli Üyeleri;

Baro Başkanımız Tahir ELÇİ’nin katledilmesinin üzerinden tam 203 (6 gün sonra 4.yıl dönümü) hafta geçmesine rağmen faillerinin tespit edilip cezalandırılması için yürütülen soruşturma kapsamında bir ilerlemenin olmadığını; soruşturma savcılığının herhangi bir çabasının dahi bulunmadığını, baromuzun çabalarıyla hazırlanılan bilirkişi raporunda geçen kuvvetle muhtemel şüphelilerin isimlerinin dosyada bulunmasına rağmen şüpheli sıfatıyla hiç kimsenin ifadesinin bu zamana kadar alınmadığını bir kez daha buradan duyurmak isteriz. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın faillerin yargı önünde hesap vermeleri için ivedilikle işlem tesis etmesini talep ediyoruz. “Tahir ELÇİ’nin failleri bulunsun”, “Tahir için ADALET” etkinliğimizin 203. Haftasında bir kez daha şunu vurguluyoruz: Tahir ELÇİ’nin failleri bulunmadan ve gereği yapılmadan bu işin peşini bırakmayacağız.

Bildiğiniz üzere her hafta burada Tahir ELÇİ İnsan Hakları Kürsü’sünden insan hakları ihlallerine ilişkin kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla basın açıklaması yapıyoruz. Bugünkü etkinliğimizde Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda kabul edilmesinin 30. yıl dönümü vesilesiyle tüm siyasi erklere çocuk hak ihlalleri karşısındayükümlülüklerini hatırlatmak istiyoruz.

Türkiye’nin 1995 yılında kabul ettiği Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin üzerinden 25 yıla yakın bir sürenin geçmiş olmasına rağmen çocuk hak ihlallerinin artarak devam ettiğini görmekteyiz.

Türkiye’nin Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin eğitim, inanç, kendi kültürünü yaşatma ve kendi anadilini özgürce kullanma haklarını içeren 17., 29. ve 30.maddelerine koyduğu çekinceden kaynaklı olarak çocuklar arasında ayrımcılığa yol açmakta ve belirli kesimleri dezavantajlı bir noktaya sürüklemektedir. Türkiye’nin sözleşmedeki bu maddelere koyduğu çekinceleri ivedilikle kaldırmasını ve ayrımcılığa son vermesi gerektiğini vurgulamak isteriz.

24 Ekim 2019’da Resmi Gazetede yayınlanan Yargı Reformu Strateji Belgesinde Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 236. maddesine eklenen 4 ve 5. fıkralar ile ÇİM’de ifadesi alınacak çocuklar kapsamında sadece TCK 103/2.maddesindeki suçtan mağdur olan çocukların sayılması, TCK 103/1 – 104 – 226 - 227.maddelerinde yer alan cinsel suçların mağduru olmuş çocukların ifadesinin özel ortamlarda ve uzmanlar eşliğinde alınmayacağı, bir diğer deyişle kanun koyucular tarafından; bu maddeler kapsamında çocuğun psikolojik olarak etkilenmediği şeklinde kabul edemeyeceğimiz bir niyet ortaya konmuştur. Yine, TCK 104.maddesinde yer alan suçun mağduru çocukların ÇİM’de beyanlarının alınmayışı, erken yaşta evlendirilen çocukların özgür bir şekilde beyanda bulunamayacaklarını ve bu nedenle çocuk yaşta erken evliliklerin önlenemeyeceğini düşünmekteyiz.

Yargı Reformu kapsamında, İkinci yargı paketinin içerisinde daha önce gündeme gelen “çocuk ile cinsel istismar failinin arasındaki yaş farkının 10'un üzerinde olmaması ve evliliğin gerçekleşmesi halinde cezanın ertelenmesi” hükmünün de yer alacağı öne sürülmektedir. Bu düzenlemenin çocuk yaşta, erken ve zorla evlendirmelerin önünü açacağı, cinsel istismarı meşrulaştıracağı açıktır. Siyasi erklere buradan çağrımızdır. Bu yönlü bir düzenleme gün geçtikçe artan çocuğun cinsel istismarı suçunu meşrulaştırmaktan öteye gitmeyecektir. Mevcut yasal değişikliğin‘’Çocuğun Yüksek Yararı’’ düşünülerek yapılmasını önemle belirtmekteyiz

Yine çocuklar yargılama faaliyetlerinin her aşamasında ağır hak ihlallerine maruz kalmakta, yetişkinler gibi muamele görmektedir. Özellikle TMK kapsamında soruşturmaları yürütülen bir kısım çocukların; Çocuk Şube yerine TEM şubede tutularak yine ifadeleri Çocuk Savcısı tarafından alınması gerekirken TMK ile görevli savcılar tarafından alınarak baskı altında tutulmak istenmektedirler. Aynı şekilde cezaevlerinde bulunan çocukların eğitim hakkından tutun yaşam hakkının ihlaline kadar varan ihlaller ile karşılaşmaktadırlar. Bu ihlallerin yaşanmaması ve çocuğun gelişimi için uygun olmayan Çocuk Cezaevlerinin derhal kapatılarak alternatif tedbirler ve uygulamalara geçilmesi gerekmektedir. Çatışmalarda, çocukların yaşama ve korunma haklarına ilişkin olarak, BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi’nin 38.maddesine göre devletin çocukların yaşama hakkını teminat altına alma, silahlı çatışmalardan etkilenen çocuklara koruma ve bakım sağlamak üzere mümkün olan her türlü önlemi alma yükümlülüğü bulunmaktadır. Ancak bu yükümlülüklere rağmen ne yazık ki çatışmalı süreç, savaş ve mayın atıkları sebebiyle çocuklar hayatını kaybetmeye devam etmektedir. Yaşam hakkı ihlal edilen çocuklara yönelik soruşturmalar etkin bir biçimde yürütülmemekte, deliller toplanmamakta, özellikle kamu görevlilerinin faili olduğu dosyalarda bu failler cezasızlık zırhı ile korunmaktadırlar. Dün (21 kasım) katledilişinin 15. yılı olan Uğur Kaymaz’ın yargılamasında olduğu gibi sanıklar beraat ettirilmiş ve AİHM tarafından yaşam ihlal edildiği kararı verilmesine rağmen sanıklar cezasızlık zırhı ile korunmuşlar ve korunmaya devam edilmektedir. Kürt meselesine yönelik şiddet politikaları ve artan çatışmalı süreçte yine en büyük zararı çocukların gördüğüapaçık ortadadır.

Saydığımız tüm bu hak ihlalleri neticesinde; uluslararası sözleşmelere taraf olan ülkelerin, Türkiye’nin çocuk haklarını tanıması sadece kağıt üzerinde kaldığı, fiilen çaba harcanmadığı, sözleşmenin içselleştirilmediği görülmektedir.

Çocukların yaşam haklarının ihlal edilmediği ve daha iyi bir yaşam sürdürmeleri için öncelikle başta siyasal iktidar olmak üzere tüm siyasilerin, partiler üstü bir anlayışla meseleye yaklaşmaları ve çocukların maruz kaldığı ihlallereÇocuğun Üstün Yararını gözeten kalıcı politikalar üretmeye çalışmalıdırlar.

Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi olarak çocukların uğradığı her türlü hak ihlalinin takipçisi olacağımızı, tüm siyasi erklere çocuk hak ihlalleri karşısında yükümlülüklerini hatırlatarak, çocuk katılımlı politikaların geliştirilmesini, her türlü ayrımcılığa sebebiyet veren çekincelerin kaldırılmasını ve barış ortamının sağlanması için gereğini yapmaya davet ediyoruz.

Çocuklar geleceğimiz değil bugünümüzdür!

Katılımınızdan dolayı teşekkür ederiz.

DİYARBAKIR BAROSU ÇOCUK HAKLARI MERKEZİ