Page 688 - 2018-2021 Çalışma Raporu
P. 688

ülkemizde temel hak ve özgürlüklere yönelik tehditlerin ve tehlikelerin
                    farkında olarak, bu ihlallerin etkin bir şekilde soruşturulması, faillerin
                    yargı önüne çıkarılarak adil bir şekilde soruşturulması ve cezalandırıl-
                    ması için çaba göstermektedir. Kurumsal ve üyelerinin bireysel destek
                    ve çabalarıyla yürütmüş olduğu bu hak mücadelesi nedeniyle sistematik
                    olarak baskı, tehdit ve yargı tacizine maruz kalmaktadır.
                4.  Diyarbakır Barosunun yapmış olduğu açıklamalar ve diğer kurumsal fa-
                    aliyetlerinin “sistematik” olarak soruşturma ve kovuşturmaya uğraması,
                    seçilmiş Baro Başkanı ve Yönetim Kurulu üyeleri üzerinde ifade özgür-
                    lüğü konusunda ciddi bir tehdit oluşturduğunu not etmek isteriz. TCK
                    301. Maddesindeki geniş ve muğlak ifadeler, Savcılar ve Mahkemeler
                    açısından geniş bir uygulama alanı yaratmakta, TCK 301. Maddedeki su-
                    çun “öngörülebilir olma” kriterlerine aykırı sonuçlar yaratmaktadır. Bu
                    nedenle itiraza konu karar kaldırılmalıdır.
                5.  Kişisel ve kurumsal ifade özgürlüğünü ortadan kaldırmaya dönük yargı-
                    sal tutum giderek artan bir baskı aracına dönmüş durumdadır. AİHM  iç-
                    tihatlarındaki “ifade özgürlüğü kriterleri” derece mahkemeleri tarafından
                    çoğunlukla dikkate alınmamaktadır.
                6.  TCK 314. Maddede düzenlenen “örgüt üyeliği” suçu mahkemeler tarafın-
                    dan oldukça geniş yorumlanmaktadır. Meslektaşlarımızın (elbette yurt-
                    taşların) yıllara yayılmış bir şekilde yaptıkları sosyal medya paylaşımları,
                    mesleki faaliyetleri, KHK ile kapatılan derneğe üye olmaları, katıldıkları
                    barışçıl  toplantı  ve  gösteriler,  gizli  tanıkların  soyut  ifadeleri  gerekçe
                    gösterilerek haklarında örgüt üyeliği suçlamasıyla soruşturma ve davalar
                    açılmaktadır. TCK 314. Madde kapsamındaki birçok davada ulusal dü-
                    zeyde aynı yolun izlendiği, bu geniş yorumun “yasayla öngörülme” kri-
                    terine aykırı olduğunu belirtmek isteriz. TCK 314. Maddesinin ulusal
                    düzeydeki mevcut uygulaması ifade özgürlüğü açısından ağır bir tehdit
                    oluşturmaktadır.
                7.  Terörle Mücadele Kanunu kapsamında yürütülen diğer bütün soruştur-
                    malarda da (Avukatlar hakkında yürütülen soruşturmalar da dahil)  CMK
                    153. Madde kapsamında avukatların dosyayı incelemesi ve örnek alması
                    rutin  olarak kısıtlanmaktadır. Meslektaşlarımızın da yargılandığı bütün
                    soruşturma dosyalarında Savcılığın talebi ve Sulh Ceza Hakimliği kara-
                    rıyla kısıtlanma kararı alınmıştır. Kısıtlama kararları somut bir gerekçe
                    sunulmaksızın, sadece yasa maddesi tekrarlanarak “klişe” gerekçelerle
                    verilmektedir. Kısıtlama  kararlarına yapılan itirazlar çoğunlukla cevap-
                    sız bırakılmakta ya da yine “klişe” gerekçeler ile reddedilmektedir. Ya-
                    sanın istisna olarak öngördüğü bu kural, özellikle TMK kapsamındaki
                    suçlarda genel bir kural haline gelmiştir.  Delillerin şüpheli ve müdafile-
                    rinden gizlenmesi, “silahların eşitliği”, “kişi özgürlüğü ve güvenliği” ve
                    “adil yargılanma” hakkını ciddi şekilde tehdit etmektedir.
                8.  Yurttaşlara yönelik operasyonlarda olduğu gibi Avukatlara yönelik ope-
                    rasyonlarda  da  Sulh  Ceza  Hakimlerince  soyut  gerekçelerle  arama,  el

                                                 687
   683   684   685   686   687   688   689   690